SEBAHATTİN ÇELEBİ
Kasırgalar var ruhumda. İzbesindeyim hayatın. Biliyor musun, soğuk bütün şehirleri buraların. Kasvetli yüzlerde, riyakar gülücükler… Sevgisiz, içtenliksiz bakışların ardında, fukara sanki bütün duygular. Yıllar mı yutmuş herşeyi, yoksa hayat mı düşmüş ayağa… Bir bilsem.. bir çözebilsem…
Burası…
Senin bildiğin yurtlar, ülkeler gibi değil…
Bana, bu hicran soluyan yerden…
Yani…
Yani, bu şehirlerden.. sorma bu yüzden…
Karışır kilise çanlarına dedelerin duaları. Hayatın kıyısındaki ihtiyarlar anlatırlar birbirlerine, gelip geçmiş bütün yılların anılarını… Main kıyısında beklerken, sahillerine vuracak son ümit yakamozlarını.. ve demir almakta olan bir hayatın bakiyesi, son el sallamaları…
Biliyor musun?
Bütün nehirleri bir buranın… İnsanın akası geliyor Fırat’a, Dicle’ye… Karışıp Harran’ın tozuna toprağına, savrulmalı Ağrı’nın eteklerine… Sonra kanatlanıp bir Muş türküsüyle, düşmeli Anadolu’nun, en bilinmedik köyüne…
Akşamdan kalma çakır keyf kafayla, bir cigara yakıp püfür püfür üfürmeli, bu soğuk yüzlü şehrin bütün kabuslarına.. ülkemden kalma hülyalarla… Uykularımı bıçaklarken korkular, kuşanmalı kılıçlarını masalların, sonra benlik cenklerine vurmalı şu deli gönlü… Ankara Ovası kadar bir enginlikle, zehirlerini içsek de yenilgilerin, hayatın meçhul yüzüğünden… Bir eğilmez gururla gitmeli ötelere…
Bana bakma…
Gelir geçer böyle düşünceler işte…
Bana buralardan…
Bana, bu şehirlerden.. sorma bu yüzden…
Gülleri kokmaz buraların. Sevdalık türden değil anlayacağın. İşte öyle bir yer burası… Senin bildiğin aşklar.. yitirdiğin o sevdalar; belki yok burda o yüzden…
Adını bilmiyor bu şehirler… Birşeyler eksik işte…
Burda mısralar öksüz, şiirler melankolik ayrılıklara mahkum…
Oysa ben şiirler yazmıştım sana, bu vefasız şehirlere inat… En meçhul köşelerinde ağlayıp bu şehrin, kanayan yanlarımı mısralarla sardım bu yüzden… Ruhumu ezen gururumdan gayri, yarım gülüşlerim bile terketti beni işte…
Çekip derin bir of, daldım hülyalarına eski günlerin… Daldım geçmişin hüzünlü takvimlerine…
Erol Abi, Kemal Abi tüttü gözlerimde…
Sen de hatırladın değil mi? Biri “halkını” severdi, diğeri “milletini”…
“Gülmeyin lan” derken tedirgin sesiyle Erol Abi, derin derin çekerdi sigarasından. Bir kırmızı dyo tenekesine bandırırdı fırçasını… En halkçı yanıyla, yaşanmamış bir gençliğin kaçak romanını yazar gibiydi Erol Abi; yine de gülümserdi… “Tek yol devrim” diye yazarken duvarlara, Hatice Abla’yı arardı gözleri. Erirdi sanki onu görünce. Ne yol kalırdı, ne devrim… Gönlü, hiçbir şeye aldırmazdı…
Kemal Abi desen, bir başka alemdi… Babası şehit olmuş, bir ana kuzusuydu… Barış Manço’yu andıran bıyıklarıyla, ne de hoş gülerdi… Saçlarımızı okşar, “Ne yapıyorsunuz lan hergeleler” derdi… Kimbilir kaç kez yıkanmış İspanyol paça siyah bir pantolon… Anasının ördüğü bir boğazlı kazak… Boyundan uzun siyah bir atkı ile ne de heybetliydi… Duman duman tüttürdüğü Bafra sigarasıyla, iki göz bir gecekondu gibiydi… Tüttükçe tüterdi… Milliyetçi sloganlar atardı Kemal Abi… Karadeniz, çırpındıkça çırpınırdı yiğit yüreğinde…
Ah Hatice Abla!
Uzun saçları, Kemal Abi’nin de gönlüne değerdi… “Körolmayasın Hatice” diye fısıldardı sanki bazan… Umutsuz aşkını yoksul kalbine gömmüştü oysa… Ölüsünü bulduklarında yukarı mahallede, yüreğindeki aşk da buluşmuştu ecelle… Yetim ellerinde kan izleri… Niye vurmuşlardı… Niye kıymışlardı… Yıllar sonra anlayacaktık ikimiz de…
Buradaki çocukların Erol Abileri de, Kemal Abileri de yok… Gülecek, hergelelelik yapacak bir şeyleri de… Burada, “lan” olmak bile zor şey işte…
Duvarlara yazılacak hiçbir şey yok…
Sağına, soluna gönül verilecek bir Hatice Abla da, çıkmıyor hiçbir semtte… Burada vuruluyor yürekler, pusularına düşüp yalnızlığın, meçhul bir anarşide…
Burada herşey başka…
Bana, yüreğime yazılar yazan bu yerden…
Bana, bu şehirlerden.. sorma bu yüzden…
Hatırla!
Cinnah yokuşunda, yarım ekmeğe katık yaptığımız 50 gram peynirle tanımıştık biz hayatı… Botanik Parkı’nda, aşklarımıza gazoz ısmarlayacak paramız olmadı. Belki bu yüzden, fazlasıyla platonik yaşadık, yüreğimize düşen bütün aşkları…
Burada, herşey tutkusuz…
Umutlar, yavan yavan gitmiyor burada… Hiçbir mutluluk da, 50 gram etmiyor işte…
İşte bu yüzden…
Bana, bu şehirlerden…
Sorma…
Sorma, ne olur…