United States of the Homeless

Hollywood’un Gölgesinde Bir Gerçeklik: Skid Row ve Los Angeles’ın Görünmeyen Yüzü.

Dilek Yılmaz Los Angeles

Medyada, Hollywood filmlerinde melekler şehri olarak bilinen Los Angeles sık sık zenginlik ve ihtişamın şehri olarak tasvir edilse de, birçok sakin için gerçeklik bu imajla keskin bir şekilde çelişiyor. Dünya sinemasının merkezi, bütün dünyanın her törenini merakla takip ettiği büyülü bir şehir. Işıltılı kırmızı halılar, sonsuz palmiye ağaçlarıyla süslenmiş sokaklar, lüks malikaneler ve ünlülerin hayatları… Filmlerde gördüğümüz bu tablo, adeta bir rüya gibi resmediliyor. “California Dreaming” yazılı rengarenk duvarlarda fotoğraf çekilen insanların da havasından etkilendiği bir rüya. Ancak bu rüya, Los Angeles’ın tamamını yansıtmıyor. O ihtişamın sadece bir vitrinden ibaret olduğunu, gerçek Los Angeles’ı bilenler çok iyi biliyor. Çünkü o ihtişamın yalnızca birkaç kilometre ötesinde, bambaşka bir dünya yatıyor: Skid Row.

Downtown’ın Göbeğinde Bir Çadır Şehir: Skid Row

Los Angeles şehir merkezinde yer alan Skid Row, artık sadece bir mahalle değil, adeta bir “şehir içinde şehir”. Onlarca sokak boyunca uzanan çadırlar, yığılmış eşyalar, çöpler, uyuşturucu bağımlıları, akıl sağlığı yerinde olmayan, kendinden geçmiş insanlar… Ve o dayanılmaz koku: İdrar, çöp ve umutsuzluk kokusu. Şehrin kalbinde, ama sanki başka bir gezegende gibi. Skid Row’dan geçen herkesin yüzünde aynı ifade belirir: şok, rahatsızlık, çaresizlik.

Sokaklarda on binlerce insan yaşıyor. Bazıları evsiz kaldıktan sonra, bazıları da sistemden dışlanıp toplumun unuttuğu bireyler haline geldikten sonra buraya sığınmış. Sokaklar, sadece yatak odası değil; tuvalet, mutfak, bazen de mezar oluyor.

Sosyolojik bir çöküşün de en canlı örneği bu melekler şehrinin bir yanda cenneti, diğer yanda cehennemi yansıtan hali. Los Angeles’taki evsizlik, yalnızca bireysel tercihler ya da kötü şansın sonucu değil; bir sistemin yıllar süren ihmalkârlığının ve yapısal sorunların sonucu. Barınma maliyetlerinin yüksekliği, yeterli sosyal konutların olmaması, ruh sağlığı hizmetlerine erişimdeki yetersizlikler, ırksal ve sınıfsal eşitsizlikler bu çöküşün en önemli dinamikleri arasında yer alıyor.

2024 yılında elde edilen son veriler gösteriyor ki sadece Los Angeles bölgesinde 75.312 kişi evsiz. Bunlardan 22.947’si barınaklarda ve kalanı da sokaklarda yaşam savaşı veriyor. Latinler bu popülasyonun %43’ünü, siyahlar %31’ini ve beyazlar %29’unu oluşturuyor.

2024 yılında UCSF (University of California San Francisco) tarafından yapılan araştırmaya göre Amerika Birleşik Devletleri’nde evsizlerin %30’luk kısmına California ev sahipliği yapıyor. Her gün 171.000’den fazla insan California eyaletinde evsiz kalmakla karşı karşıya.

Los Angeles evsizlik problemiyle savaşta eyalet fonundan bu sene 380 milyon dolar pay aldı ve yeni vali ile birlikte son altı sene içerisinde en hızlı düşüş grafiğini sergiledi. Yapılan geçici ve kalıcı konutlar, rehabilitasyon programları ve işe yerleştirme programları umut vaat ediyor. Ancak bütün iyileşme çalışmalarına rağmen evsizlik tırmanmaya devam ediyor. Los Angeles evsizlikle mücadele ajansı LAHSA’dan yapılan açıklamaya göre 2023 yılında evsizlikten kurtulan her 100 kişinin yerine 120’si ekleniyor.

Yıllar önce tanıştığım belediyede bir sosyal görevli o dönem evsizlerle ilgili veri tabanlı bir çalışma yaptığını, California’ya nasıl ve neden geldiklerini sorduğunu, tek yön otobüs biletlerinin geldikleri bölgelerdeki görevlilerce alındığını, doğu ve orta eyaletlerde kış mevsiminde sokakta donarak ölmektense California gibi iklimi dört mevsim sıcak bir eyalette yaşamaya devam edebileceklerinin söylendiğini aktarmıştı.

Pandemi sonrasında gelen ekonomik dalgalanmalar, kiraların fahiş biçimde artması ve sosyal desteklerin yetersizliği zaten kırılgan olan bu kitleyi iyice savunmasız hale getirdi.

Hollywood, Los Angeles’ın sadece bir yüzü. Ve o yüz, milyonlarca insanın hayatını yansıtmaktan çok uzak. Şehir; yıldızların yaşadığı Beverly Hills’ten ibaret değil. Aynı şehirde, sadece birkaç kilometre ötedeki Skid Row’da insanlar karton kutuların üstünde, çadırlarda yaşam savaşı veriyor.

Bu ikilik, Amerikan rüyasının çelişkilerini apaçık gözler önüne seriyor. Bir yanda paranın, şöhretin ve ihtişamın merkezi olan bir şehir; diğer yanda insan onurunun hiçe sayıldığı bir yaşam mücadelesi. Bu tablo, yalnızca Los Angeles’a özgü değil; tüm Amerika’nın sosyal adalet sorunlarını simgeleyen bir panorama aslında…  

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlk Siz Haberdar Olun!

Abone ol butonuna basarak, Gizlilik Politikası ve Kullanım Koşulları'nı okuduğunuzu ve kabul ettiğinizi onaylıyorsunuz.