TAHTAGEMİ HABER
Selim İleri vefat etti
“Yarım asrı aşkın edebi yaşamında roman, öykü, deneme ve senaryolarıyla Türk edebiyatına damga vuran Selim İleri, 75 yaşında hayata gözlerini yumdu. İstanbul’un unutulmaya yüz tutmuş değerlerini, kaybolmaya başlayan kültürünü eserlerine taşıyan usta yazar, ardında 50’den fazla eser bıraktı.”
‘Çok kırılgan bir yapım var, yazmaya başladığım anda hep o iç sızısı…’ diyen ve eserlerinde hüznü zarafetle işleyen Selim İleri, sadece bir yazar değil, Türk edebiyatının yaşayan hafızasıydı. 1998’de Devlet Sanatçısı unvanını alan İleri, Yeşilçam’ın altın döneminde yazdığı senaryolarla da kültür dünyamıza unutulmaz eserler kazandırdı.

Üzgün bir sonbahar sonrasında kış özellikle sanat camiasından çok sert geçiyor. Henüz Ferdi Tayfur’un üzüntüsünü yaşarken Türk edebiyatının nadide kalemlerinden, ince ruhlu yazarı Selim İleri’nin vefat haberi sanat camiasına adeta bir zemheri vurgunu etkisi yaptı.
75 yaşında aramızdan ayrılan İleri, ardında sadece zengin bir külliyat değil, edebiyatımızda doldurulamaz bir boşluk da bıraktı.
1949’da İstanbul’da dünyaya gelen ve çocukluğundan itibaren edebiyatla iç içe yaşayan İleri, yarım asrı aşkın yazın hayatı boyunca roman, öykü, deneme, tiyatro, senaryo gibi farklı türlerde eserler verdi. Onun kaleminden çıkan her eser, adeta kristal bir vazonun içindeki çiçekler gibi naif ve kırılgandı. Özellikle İstanbul’u anlatan yazılarında, şehrin kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini, unutulmaya terk edilmiş köşelerini öyle içten bir duyarlılıkla aktardı ki, okurlarını nostaljik bir yolculuğa çıkardı.
İleri’nin eserlerinde hüzün, yalnızlık ve geçmişe özlem temaları hep ön plandaydı. Bu duygular, onun kişiliğinden süzülerek kâğıda dökülen samimi izlenimlerdi. Kendisi de bir röportajında “Çok kırılgan bir yapım var. Yazmaya başladığım anda hep o iç sızısı… Beni belirleyen bir şeydir” diyerek, eserlerindeki duygusal derinliğin kaynağını açıklamıştı.
Sadece bir yazar değil, aynı zamanda Türk sinemasının da değerli bir senaristiydi. Yeşilçam’ın altın döneminde yazdığı senaryolarla, Türk sinemasına unutulmaz eserler kazandırdı. “Bir Demet Menekşe”, “Kırık Bir Aşk Hikâyesi” gibi filmlerin senaryolarına imza attı.
İleri’nin vefatı, Türk edebiyatı için büyük bir kayıp. O, sadece yazan değil, okuyan, araştıran, geçmişi bugüne taşıyan bir kültür elçisiydi. Doğan Hızlan’ın dediği gibi, “Kendinden önceki yazarları onun kadar, başkalarının okuması için çırpınan bir romancı ve öykücü” yoktu aramızda.

1998’de Devlet Sanatçısı unvanına, 2012’de Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen İleri, edebiyatımızın yaşayan hafızasıydı. Onun kaybı, sadece bir yazarı değil, kültür dünyamızın önemli bir değerini, edebiyatımızın ince ruhlu bir kalemini kaybetmek anlamına geliyor.
Selim İleri’nin ardında bıraktığı zengin külliyat, gelecek nesillere ışık tutmaya devam edecek. Onun eserlerindeki o derin hüzün, İstanbul sevdası ve insan ruhunun derinliklerine inen hassas bakışı, edebiyatımızda her zaman yaşayacak. Türk edebiyatının bu değerli kalemini saygı ve rahmetle anıyoruz.
NE DEDİLER:
Selim İleri’nin hikâye ve romanlarında eski İstanbul semtleri, konaklar, evler, buralarda yaşayan insanlar, yazarın çocukluk izlenimleri sanki birbirine geçmiş bir masal gibidir ve biz bu masaldan bir türlü uyanmak istemeyiz.”
Prof. Dr. Abdullah Uçman
“Romanlarındaki o derin kederi yaratan ruh dünyasının öteki yüzünde yemekten, içkiden, dostluktan, şakalardan, çiçeklerden, kedilerden zevk alan bir adam vardı.”
Ahmet Ümit
“Bahariye Caddesi’nden dünyaya açılan çocuğa minnet borçluyuz, bizi durmadan o sonsuz dostluk ormanına davet ettiği için.”
H. Yavuz
“Kendinden önceki yazarları sanırım onun kadar, başkalarının okuması için çırpınan bir romancı ve öykücü yoktur.”
Doğan Hızlan
“Selim İleri okuru olmak pek çok yozluğun, kulaktan dolma cehaletin ve yüzeyselliğin yaşandığı bir coğrafyanın ortasında edebiyat vahasına rastlamak gibidir.”
Elif Şafak
“İleri, romanların yavanlaştığı, insandan uzaklaştığı, öykülerin bir örnekleşerek biçimcilik tuzağına düştüğü şu günlerde soyluluktan ödün vermiyor, onurla direniyor ve daha fazla değerleniyor.”
İnci Aral
“Selim İleri’nin Çektiği fotoğrafta epriyen hayat, sönen bakış, insan ilişkilerindeki alt üst oluş, değişimin dili vardır.”
Feridun Andaç
“Gelenek sorununa İleri’nin getirdiği ve gelenek kavramını etkin, işlevsel, üretken ve devingen bir biçimde tanımlamasına ve kullanmasına olanak veren bir yaklaşımdır. Bununla Selim İleri Türk edebiyatının bir asırdan daha uzun süredir devam eden modernleşme/modern tartışmasına da kalıcı ve mutlaka daha geniş bir biçimde ele alınması gereken bir yeni boyut kazandırmıştır.”
Hasan Bülent Kahraman
“Selim İleri’nin eserlerindeki şahıslar, yazarlar, göndermelerle ilgili mutlaka bir kılavuz kitabın hazırlanması gerekir.”
Prof. Dr. İnci Enginün
“Görünen ise, yani herkesin görebileceği, Selim İleri’nin bu öyküden önce yazdığı öyküler, romanlar, anılar ve kendisiyle yapılan söyleşiler. Fıskiyeden fışkıran suyun belli bir yüksekliğe ulaştıktan sonra yer çekimine dayanamayıp toprağa saçılması gibi yazarın yaratıcı gücünden fışkıranlar da bütün yazdıklarına dağılıyor çünkü.”
Nursel Duruel
“Hesabı Mimar Sinan hesabıdır, belli de etmez.”
Sevinç Çokum
“Her yapıtında insan vardır Selim İleri’nin; hayatın içinden, hiç tanımasak da tanıyormuşuz gibi gelen insanlar.”
Deniz Kavukçuoğlu
“Daktilosuna her dokunuşuyla çoğalıp yükselen, acılarımızı ve sevinçlerimizi okşayan bir nağme; evrendeki sonsuzluğa doğru…”
Tuna Kiremitçi
“Ben hırçın bir okurken, daha fazla nefret ve burnu büyüklük ararken o okurluğumu ehlileştiriyordu sanki.”
Sibel K. Türker
“Türkiye’de kimselerin yapamadığı şey: Bir özeleştiri anında yanaklarının ıslanışı…”
Vivet Kanetti