Sebahattin Çelebi FRANKFURT
“’Ya Musa! Allah’ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız.” demiştiniz de gözleriniz göre göre sizi yıldırım çarpmıştı. Ölümünüzden sonra, şükredersiniz diye sizi tekrar diriltmiştik. Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, ‘Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin.” dedik. Onlar bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.”(Bakara, 2/55-57)
İsrailoğullarına, Allah’ın gökyüzünden indirdiği “Kudret Helvası” (Menn), Kur’an-ı Kerim’de böyle anlatılıyor.
Allah, İsrailoğullarını, çölün kızgın sıcağından korumak için üzerlerine bulut göndermişti. Yağmursuz ve bulutsuz çöl; ateş fışkıran ve yalım saçan bir “cehennem” gibiydi. Allah onları serinletmek için bulut göndermiş, yiyecek ve içecek stokları tamamen tükenince de gökyüzünden, Kudret Helvası ile bıldırcın indirmişti. Böylelikle, daha önce bir cehennemden farksız olan çöl, onlar için rahatlığın yaşandığı cennet bahçelerine dönüşmüştü. Ancak İsrailoğulları, Allah’ın bunca nimetine karşılık, bir kerecik olsun şükretmeyi, onurlarına yakıştıramamışlardı.
Tefsirciler, “Kudret Helvası’nın (Menn) ne anlama geldiği konusunda değişik görüşler ileri sürüyorlar. Ali bin Ebu Talha, İbn Abbas’tan naklederek,
“Kudret Helvası, onların üzerine ağaçlara iniyordu ve onlar bu helvadan istedikleri şekilde yeyip besleniyorlardı.” diyor.

Menn ya da bizdeki adıyla Kudret Helvasını araştırmak üzere ilk defa 1989 yılında Cizre’ye gitmiş ve orada tadına bakmıştım. Kudret Helvası, Cizre’de Gabar ve Namaz dağı diğer adıyla Cilo dağında ağaç yapraklarının üzerinde birikiyor ve halk tarafından toplanarak kullanılıyor veya satılıyordu. Daha sonra bunu tarihsel ve dinsel açıdan uzun uzun inceledim. Kutsal metinler arasında kıyaslamalar yaptım. Terörün en şiddetli zamanıydı ve bir gün önce sokak ortasında öldürülen iki sivil nedeniyle gergin bir ortam vardı. O dönemki şartlarda uluslararası metinlere ulaşmak oldukça zordu.
Bugün Avrupa’da, uluslararası metinlere, kütüphanelere ulaşmak daha kolay olduğu için bu eski araştırmamı derinleştirmek istedim.
Gökyüzünden gelen bereketin hikayesi, insanlık tarihinin en eski anlatılarından biri. Kutsal kitaplarda bahsedilen, gökyüzünden yağan mucizevi gıda, farklı kültürlerde ve dinlerde karşımıza çıkar. Bu olağanüstü olay, açlık çeken insanların kurtarıcısı olmuş, ilahi lütfun somut bir göstergesi olarak kabul edildi. Peki, kutsal metinlerde “gökten yağan helva” olarak da bilinen bu mucizevi gıda neydi? Farklı inanç sistemlerinde nasıl yorumlandı?

Tevrat’ta Man (Manna): Çölde Yaşam Kaynağı
Yahudi kutsal metinlerinde anlatılan hikaye, Mısır’dan çıkıştan sonra İsrailoğulları’nın çölde yaşadığı zorluklarla başlar. Musa’nın önderliğinde Kızıldeniz’i geçen İsrailoğulları, Sin Çölü’nde açlıkla karşı karşıya kalır. Yaratıcıya yakarırlar: “Keşke Mısır’da kalsaydık, hiç değilse orada yiyecek ekmek vardı
Tevrat’ın Çıkış Kitabı’nda anlatıldığına göre, Tanrı onlara şöyle seslenir: “Size gökten ekmek yağdıracağım.” (Çıkış 16:4). Ertesi sabah, çölün her tarafını beyaz, kişniş tohumu gibi küçük ve bal gibi tatlı taneler kaplar. İsrailoğulları şaşkınlık içinde “Man hu?” ?מָן הוּא (Bu nedir?) diye sorarlar. Bu soru, sonradan bu göksel gıdanın adı olur: Manna.
Manna, İsrailoğulları’nın kırk yıl boyunca çölde hayatta kalmalarını sağlar. Her sabah gökten yağar, güneş yükselince erir. Kutsal metne göre tadı “ballı yufka” gibidir. İsrailoğulları’na gökten gelen bu nimeti Şabat günü hariç her gün toplamalarını, ihtiyaçları kadar almalarını ve ertesi güne bırakmamalarını emreder. Cuma günleri ise Şabat için iki günlük Manna toplanır ve mucizevi bir şekilde bozulmadan kalır.
Tevrat’taki yorumlara göre Manna, sadece bir besin değil, aynı zamanda bir imtihandır. Tanrı’nın emirlerine uyulup uyulmadığını gösterir. Ayrıca Manna, açgözlülüğe karşı bir derstir, çünkü ihtiyaçtan fazlasını biriktirenlerin Mannası kurtlanır ve kokar.

İncil’de Göksel Ekmek: İsa’nın Öğretileri
İncil’de, İsa Mesih Manna olayına atıfta bulunarak önemli bir teolojik öğreti sunar. Yuhanna İncili’nde, İsa şöyle der: “Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten gerçek ekmeği size Babam verir. Tanrı’nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.” (Yuhanna 6:32-33).
İsa, kendisini “yaşam ekmeği” olarak tanıtır ve fiziksel ekmekle beslenenler tekrar acıkırken, kendisine iman edenlerin asla acıkmayacağını söyler. Bu, İncil’de maddi gıdanın manevi gıdaya dönüşümünü temsil eder. Hristiyan teolojisinde Manna, İsa’nın bedeninin, yani komünyon ayininde dağıtılan ekmeğin bir öncüsü olarak yorumlanır.
Erken dönem Hristiyan yazarlardan Aziz Augustine, Manna’nın gökteki ziyafeti temsil ettiğini ve gerçek anlamını İsa’da bulduğunu savunur. Ortaçağ Hristiyan sanatında, Manna’nın toplanması sıklıkla resmedilmiş, Son Akşam Yemeği ve Komünyon ile ilişkilendirilmiştir.
Kuran’ı Kerim’de Maide: Gökten İnen Sofra
İslam geleneğinde, gökten inen gıda “maide” olarak adlandırılır. Kuran’ı Kerim’de, Hz. İsa’nın havarilerinin “Rabbiniz bize gökten bir sofra indirebilir mi?” sorusu üzerine gerçekleşen bir mucize olarak anlatılır.
Maide Suresi’nde (5:112-115) havariler, Hz. İsa’dan gökten bir sofra istemişler, Hz. İsa da Allah’a dua etmiştir: “Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve Senden bir delil olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın
Allah, duayı kabul etmiş ancak sofrayı indirdikten sonra inkar edenin şiddetli azaba uğratılacağını bildirmiştir. İslam âlimlerinin yorumlarına göre, bu sofrada ekmek ve balık ya da et ve meyveler bulunmaktaydı. Bazı rivayetlere göre, sofra havada asılı kalmış ve insanlar sırayla gelip yemişlerdir.
İslam alimlerinden İbn Kesir, maidenin Hz. İsa döneminde gerçekleşen büyük bir mucize olduğunu, insanların imanını güçlendirmek için gönderildiğini belirtir. İmam Taberi ise maidenin içeriğinin tam olarak bilinmediğini, ancak gökten inen bir rızık olduğu konusunda alimlerin hemfikir olduğunu aktarır.
Helvanın Tarihsel ve Kültürel Boyutu
“Helva” kelimesi Arapça “halva” kökünden gelir ve “tatlı şey” anlamına gelir. Gökten yağan Mannayı helva olarak nitelendirme geleneği, muhtemelen Orta Doğu’da tatlı olarak bilinen helvanın, Manna’nın “bal gibi tatlı” olarak tanımlanan özelliğiyle benzerliğinden kaynaklanmaktadır.
Tarihçi ve botanik uzmanları, Sina Çölü’nde yetişen bazı bitkilerin, özellikle Tamarix mannifera (kudret helvası) adlı bitkinin, İsrailoğulları’nın bahsettiği Manna’ya benzer özellikler taşıdığını belirtirler. Bu bitki, özel koşullarda bir tür tatlı salgı üretir. Yerel Bedeviler bu maddeyi hala toplar ve “man” olarak adlandırırlar.
Anadolu’da ise “kudret helvası” olarak bilinen bir tatlı vardır. Bu, yapraklara konan şekerli bir salgı olup, geleneksel olarak toplanıp helva yapımında kullanılır. Günümüzde özellikle Doğu Anadolu’da Bitlis, Cizre ve Van civarında kudret helvası hala toplanmakta ve yerel bir lezzet olarak tüketilmektedir.
Mistik ve Tasavvufi Yorumlar
Yahudi mistisizminde (Kabala), Manna sembolik olarak Tanrı’nın nurunu temsil eder. Zohar’da Manna, ruhani beslenmenin maddi dünyadaki tezahürü olarak görülür. Her bir Manna tanesinin farklı tatlara sahip olduğuna, kişinin manevi seviyesine göre tat aldığına inanılır.
Hristiyan mistikler, İsa’nın “Ben yaşam ekmeğiyim” sözünü, ilahi birleşmenin sembolü olarak yorumlarlar. Özellikle Ortaçağ kadın mistiklerinden Sienalı Catherine ve Avilalı Teresa, eserlerinde İsa’yla manevi birleşmeyi “ilahi ekmekle beslenme” metaforuyla anlatmışlardır.
İslam tasavvufunda ise, gökten inen sofra (maide) manevi bilginin ve ilahi feyizin sembolü olarak görülür. Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi’de şöyle der: “Gökyüzünden yağan ekmek gibidir ilahi söz, ruhun gıdasıdır o, bedeni değil ruhu besler.” İbn Arabi, maidenin her kişiye farklı görünmesini, herkesin manevi kapasitesine göre ilahi bilgiyi farklı derecelerde alabilmesine benzetir.
Bilimsel Açıklamalar ve Günümüzdeki Yansımalar
Modern bilim, kutsal metinlerde bahsedilen “gökten yağan helva’yı açıklama çabasına girmiştir. Bazı botanikçiler, Sina Çölü’nde yaşayan yaprak bitleri tarafından salgılanan tatlı bir maddenin İsrailoğulları’nın bahsettiği Manna olabileceğini öne sürer.
Bu teori, Tamarix mannifera bitkisinin üzerinde yaşayan bir tür böceğin salgıladığı şekerli maddenin, sabah serinliğinde katılaşıp yere düştüğünü, güneş yükseldikçe eridiğini açıklar. Diğer bilim insanları ise, Sina Yarımadası’nda bulunan ve rüzgârla yayılan lichen (bir tür yosun) sporlarının, yağmurla ıslanıp şiştiğinde yenilebilir hale geldiğini ve Manna olarak tanımlanmış olabileceğini savunurlar.
Bu bilimsel açıklamalar, mucizeyi rasyonalize etme çabası olarak görülebilir. Ancak, dini metinlerin vermek istediği mesaj, mucizenin fiziksel mekanizmasından ziyade, onun ilahi kaynaklı olması ve insanların ihtiyaç duydukları anda gerçekleşmesidir.
Halk İnançları ve Günümüze Yansımaları
Geleneksel toplumlarda, özellikle Orta Doğu ve Anadolu’da, gökyüzünden gelen bereket inancı hala yaşamaktadır. Yağmur duası, bereket ayinleri, aşure geleneği gibi ritüeller, ilahi nimetin insanlara ulaşmasını sağlayan sembolik uygulamalar olarak devam etmektedir.
Çeşitli kültürlerde doğada bulunan tatlı salgılar (kudret helvası, çiğ bal, vb.) kutsal sayılmakta, şifa kaynağı olarak görülmektedir. Türkiye’de bilinen kudret helvası, Süryani cemaatlerde “Manna d’Şmaya” מנא דשמיא (Göğün Mannası) olarak adlandırılıp dini törenlerde kullanılmaktadır.
İnsanlığın Ortak Mirası
Gökten yağan helva, Manna, maide ya da hangi isimle anılırsa anılsın, bu anlatı insanlığın kolektif hafızasında derin bir iz bırakmıştır. Farklı kültürlerde ve dinlerde benzer şekillerde aktarılan bu mucize, ilahi müdahalenin, Yaratıcının insanlara olan merhametinin ve bereketinin bir sembolü oldu.
Bugün, modern dünyanın tüm teknolojik ilerlemelerine rağmen, hala gökyüzüne bakıp bereket bekleyen, yağmur için dua eden, doğal afetler karşısında sığınacak manevi bir liman arayan insanlık, belki de o eski mucizeyi hatırlamaktadır. Çünkü kutsal metinlerde anlatılan gökten yağan helva, sadece fiziksel açlığı gidermemiş, aynı zamanda insanın daha derin, manevi açlığına da hitap etmiştir.
Tüm kutsal metinlerin ortak mesajı belki de şudur: Gerçek doyum, sadece fiziksel değil, manevi boyutta da beslenmeyle mümkündür. Gökten yağan helva, insanoğlunun bu ikili ihtiyacını karşılayan, hem bedeni hem ruhu besleyen ilahi bir armağan.
Kutsal bir hediye olan Mann ya da KudretHelvası, yokluk çeken her milletin belki de duası. Gökyüzüne bakan yoksul, ezilmiş ve yurdundan, vatanından kovulmuş her göz, belki de hala o mucizevi yağışı bekleyecek…