Birileri onu hazırlıyor!
Bildiğimiz, daha önce gördüğümüz bir oyunun yeniden sahnelendiğini görüyoruz. “Mağdur edilmiş halktan biri” etiketini “derin bir güç” Ekrem İmamoğlu‘na yapıştırmak ve onu bir yerlere hazırlamak istiyor. Biz aynı tezgahı, Erdoğan’da da görmüştük.
Bir şiir okuduğu için hapse atılmasının yıllar sonra “ince planlanmış” bir tezgah olduğunu gördük.
Gireceği hapishanenin önceden hazırlanması…
Boyasının, badanasının yapılması…
Hasan Yeşildağ diye aslında Ülkücü hareket içinden gelen, fakat derin irtibatları bulunan birinin, ondan önce hikayeden bir suçla aynı hapishaneye girmesi, ortamı hazırlaması…
Ve ondan sonra da sürekli Erdoğan’ın yakın çevresinde olması…
Bütün bunlar, bize psikolojik bir değerlendirme yapmaya zorunlu kılıyor. Erdoğan‘ın siyasi yolculuğunda izlediğimiz bir senaryonun yeniden sahneye konduğunu görür gibiyiz. Benzer mağduriyetler, önünün tıkanması ile, halk nezdinde popülaritesinin artırılmasının amaçlandığı çok açık.
Ama asıl soru şu: Erdoğan, bu işin neresinde?
Halkın mağdur edilen bir İmamoğlu‘na daha çok sahip çıkacağını çok iyi biliyor olmalı! Zira kendi de böyle bir süreçten geçti. Kemalistlerin ona karşı duyduğu nefret olmasaydı, iktidara bu kadar kolay gelebilir miydi?
Psikolojide “özdeşleşme” adı verilen eğilim var. İnsanlar, zorluk yaşayan kişilerle empati kurma eğilimindedir. Bu, sosyal psikolojide “özdeşleşme” olarak adlandırılır. Kişi kendini mağdurun yerine koyar ve onun yaşadığı adaletsizliği kendi deneyimi gibi hisseder.
Psikolojide “underdog etkisi” olarak bilinen kavram, insanların dezavantajlı konumda olan, güçlüyle mücadele eden kişilere doğal bir sempati duymasını açıklar. Bu etki, özellikle toplumda güç dengesizliği algısı olduğunda daha belirgin hale gelir. Underdog (dışlanmış/dezavantajlı) etkisi, psikolojide kitlelerin beklenmedik bir şekilde açık favori yerine dışlanmış veya kaybeden tarafla sempati kurma eğilimini tanımlayan bir fenomendir. Bunun karşıtı “Bandwagon” (çoğunluğa uyma) etkisidir.
Underdog Etkisi sadece sporda görülmez, aynı zamanda politik tartışmalarda, seçimlerde, alışveriş ve tüketici davranışlarında da ortaya çıkar. Son durumda, bu daha çok agresif reklamlara veya kibirli markalara karşı bir tür savunma tepkisidir. Bu markalar rakip ürünleri özellikle kötülediğinde, bu ürünler birçok insan için daha da çekici hale gelir. Tüketiciler dayanışma veya inat yüzünden küçük David’i tercih ederler. Bu nedenle David-Golyat etkisi olarak da bilinir.
Sosyolojide underdoglar, toplumun sosyal hiyerarşisinin alt kademesinde yer alan veya sosyal olarak dezavantajlı olan kişilerdir. İngilizce terim kelimesi kelimesine “alt köpek” anlamına gelir. Almanya’da buna eşanlamlı olarak yine İngilizce “Loser” veya kaybeden terimi kullanılır.
Melvin Lerner‘in “Adil Dünya Hipotezi”ne göre, insanlar dünyanın adil bir yer olduğuna inanma eğilimindedir. Bir kişinin haksız yere mağdur edildiğini gördüklerinde, bu inançları sarsılır ve durumu düzeltme motivasyonu ortaya çıkar.
İnsanlar, haksızlığa uğradığını düşündükleri kişilerle bir tür kolektif bilinç oluştururlar. Sosyal Kimlik Teorisi’ne göre, bu durum grup aidiyetini güçlendirir ve mağdur edilen kişiye yönelik desteği artırır.
Brehm‘in Psikolojik Reaktans Teorisi‘ne göre, insanlar özgürlüklerinin kısıtlandığını hissettiklerinde buna karşı direnç gösterirler. Başkalarının özgürlüklerinin kısıtlandığını gördüklerinde de benzer bir tepki verirler. Jack Brehm tarafından 1966 yılında geliştirilen reaktans teorisine göre, bireyin kontrolünü yeniden kazanma ve tehdit edilen özgürlüğünü koruma amacıyla ortaya çıkar.
Bu psikolojik mekanizmalar, özellikle adaletsizlik algısının yüksek, güç dengesizliğinin belirgin olduğu ve toplumsal gerilimin arttığı dönemlerde daha güçlü çalışır. Ancak her şey gibi bunun da sürdürülebilir olması gerekir. Mağduriyetin gerçek ve haklı görülmesi, kişinin bu durumu istismar ettiği algısının oluşmaması, toplumsal değerlerle uyumlu bir duruş sergilemesi önemlidir.
Bu psikolojik süreçler, tarih boyunca toplumsal hareketlerin ve siyasi dönüşümlerin önemli bir parçası olmuştur. İnsanlar, adaletsizliğe uğradığını düşündükleri kişilerle dayanışma göstererek, toplumsal değişimin katalizörü haline gelebilirler.
Şimdi bütün bu psikolojik analizlerden sonra genel manzaraya baktığımızda, “hakim güçler”in, İmamoğlu kartını nasıl oynadıklarını görür gibiyiz.
Ancak; Erdoğan‘ı nasıl devre dışı bırakacaklarını veya nasıl bir uzlaşmaya gideceklerini bize zaman gösterecek.