Bazen gri olan şey, vicdanlardır

Foto: Shutterstock.com

Bütün gün çevresinde yürüdüm. Ateş yakılan ve güzelliklerin olduğu bir kamp değildi burası. Ara ara gözlerimden akan yaşlara hakim olamadığım bir kamp yerindeyim: Sachsenhausen Toplama Kampı.

Nazi Almanyası tarafından 1936 yılında Berlin’in kuzeyinde, Oranienburg yakınlarında kurulmuş bu toplama kampı, SS tarafından yönetiliyordu. Nazi rejimi için önemli bir hapsetme ve işkence merkezi olarak kullanılan Sachsenhausen, Almanya’da kurulan ilk büyük toplama kamplarından biriydi ve Nazi ideolojisine uygun olarak “mükemmel” bir kamp tasarımı olarak planlanmıştı.

Başlangıçta rejim muhalifleri, komünistler, sosyalistler ve Yahudiler için bir hapishane olarak kullanılmış, zamanla Romanlar, eşcinseller, Yehova Şahitleri ve diğer “istenmeyen” gruplar da buraya gönderilmişti. Mahkumların renkleri vardı: Kırmızı, yeşil, pembe ve sarı. Sarı ve eşcinsel en kötü kombinasyondu – işkencelerin en ağırlarına maruz kalan grup.

Kamp, insanlık dışı koşullarıyla biliniyordu. Yürürken çamurun ayaklarıma bulaşmasından anladım… Mahkûmlar ağır işlerde çalıştırılıyor, aç bırakılıyor ve tıbbi deneylere tabi tutuluyordu. Sachsenhausen aynı zamanda SS’in yeni infaz teknikleri denediği bir yerdi. Burada mahkûmlar gaz odaları, kurşuna dizme çukurları ve işkence yöntemleriyle nedensizce öldürülüyordu. Bir ara çığlık atasım geldi.

Kampın yakınındaki fabrikalarda mahkûmlar zorla çalıştırıldı. Özellikle savaş üretimi için önemli olan şirketler, burada mahkûmları köle işçi olarak kullandı. Nazi doktorları, mahkûmlar üzerinde ölümcül tıbbi deneyler yaptı ki doktorluğumdan utandım.

Nisan 1945’te, Sovyet ve Amerikan birlikleri Almanya’ya ilerlerken, Naziler kamptaki mahkûmların çoğunu ölüm yürüyüşüne zorladı. Hayatta kalanlar yürüyerek başka kamplara gönderildi ve binlerce kişi bu süreçte öldü. Kızıl Ordu kurtardı bu kampın mazlumlarını.

Bütün bunlar yaşanırken Alman halkı neredeydi? Çünkü yerleşim yerleri avlunun arka bahçesine komşuydu. Üzerimizden geçen gri bulutlardan daha grisi ne idi? Görmediklerim bile beni etkilerken, yan bahçesinde o tarihe tanık olanların sessiz ve kirli vicdanları mıydı daha gri olan?

Ve yıllar geçti… Ne değişti? Öğrendik mi? Bunca zulme uğrayanın zalimleşebildiği ve yeniden nefret ve hazin öykülerle dramaların yaratıldığı bir insanlık olma yolunda emin adımlarla yürüyoruz.

Marş marş…

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlk Siz Haberdar Olun!

Abone ol butonuna basarak, Gizlilik Politikası ve Kullanım Koşulları'nı okuduğunuzu ve kabul ettiğinizi onaylıyorsunuz.