MEHMET YILDIZ
Acılarımız, sevinçlerimiz, sevdalarımız… Türkülerimiz. “Ah bu türküler!” deriz. Ne anlatmadık ki; hasretini çektiğimiz yavuklumuza duyduklarımız, köyümüz, şehrimiz, toprağımız, ayrılıklarımız, kavuşmalarımız… Âşık Veysel, Mahsuni, Murat Çobanoğlu, Reyhani, Karacaoğlan, Ali Ekber Çiçek, Neşet Ertaş, Muhlis Akarsu, sayfalara sığmayacak kadar çok Âşık ve Türkü’nün coğrafyasının adına Anadolu diyoruz. Ama elinde saz ile gezenlerin hor görüldüğü, “köylülük” sayıldığı zamanları da gördü bu coğrafya.
Türküler toplumsal yapıyı çözümleyebilmek adına önemli sözlü kültür verilerindendir; halkın ortak duygu, düşünce dünyasının ve yaşam şeklinin kültürel motiflerle kendi bağlamında söz ile dokunarak, ezgisel bir yapı içinde seslendirilmesiyle oluşan bir bütündür. Bir yandan kültürün devamlılığını sağlarken, diğer yandan sosyo-tarihsel, sosyo-kültürel ve coğrafi yapısını ortaya koyar. Kültürlerin somut olmayan alanına giren ve halk müziği ürünlerinden olan türküler, toplumların tarihsel sürecinde geçmişten bugüne yaşanmışlıklarının ezgisel bir ifadesi olmuştur. Anadolu, yüzyıllardır biriktirdiği türküleriyle oldukça zengindir.
Malatya’nın ilçelerinden biri olan Arguvan, adını türküleriyle özdeşleştirmiş; bu yörede üretilen türküler, Türk halk müziği literatürüne “Arguvan Türküleri” olarak girmiştir. Yöre türkülerinin ünü sınırlarının dışına çıkmış, dolayısıyla Anadolu coğrafyasında Arguvan türküleri adıyla anılır hale gelmiştir. İnançsal ve dünyevi alanlarda yayılım gösteren Arguvan türküleri, gerek işlediği temaların zenginliği gerekse söyleyişteki dil yapısıyla kültürel bir farklılık arz etmektedir.
13 Mart 2013 tarihinde SOKÜM (Somut Olmayan Kültürel Miras) Ulusal Envanteri’ne 01.0021 sayı numarası ile kayıtlanan Arguvan Türküleri, kültürel miras unsuru olarak belgelenmiştir. Türkiye, 19 Ocak 2006 tarih ve 5488 sayılı SOKÜM’ün Korunması Sözleşmesi’nin Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’la bu sürece dâhil olmuş; 27 Mart 2006 tarihinde ise resmen taraf olmuştur. SOKÜM Ulusal Envanteri, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi gereğince Türkiye’nin düzenlediği iki çeşit ulusal envanterden biridir. Türkiye’nin 2019 yılı sonu itibarıyla on sekizi UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’nde, 112’si de SOKÜM Ulusal Envanteri’nde olmak üzere toplam 130 kültürel miras unsuru bulunmaktadır. Bunlardan biri de 0021 kayıt numarasıyla Arguvan Türküleri’dir.
Arguvan Türküleri, özgün kültürel özellikleri dolayısıyla 2013 yılında SOKÜM Ulusal Envanteri’ne alınmıştır. Arguvan türkülerinde en fazla “Hak” motifi işlenmiştir. Onu sırasıyla Hz. Ali, Allah, Pir, Şah, Hz. Muhammed, Erenler, Hu, Yemin, Mümin ad ve adlandırmaları takip etmektedir. Bu tabloda işlenen dini ögeler, yöredeki Alevi-Bektaşilerin inançsal müziği içerisindeki Semah, Deyiş, Tevhid, Duvaz-ı İmam, Mersiye gibi türlerinde ağırlıklı olarak yer almaktadır.
Diğer yandan Arguvan, çok fazla göç veren bir ilçe olması nedeniyle türkülerinde işlediği gurbetin, ayrılığın yegâne motifi de dağdır. Yine Arguvan türkülerinde Fırat nehrinin adının da geçtiğini görüyoruz ki, “Suda Boğulan Abdulkadir”in ardından yakılan türkü ve varyantlarında “Fırat” motifi çokça işlenmiştir.
Malatya’ya ait değerleri incelerken, içinde olup da farkedemediğimiz, göremediğimiz ya da sahibini bilmeden severek dinlediğimiz türkülerin sahiplerinden iki tanesini anmak isterken, bu büyük ozanları neden bu kadar geç öğrendiğim için de kendime kızdım. Bunlardan biri olan merhum ozan Âşık Bektaş Kaymaz, diğeri ise asıl ismi İbrahim Memo Temiz olan ama bizim tanıdığımız ismiyle Seyit Meftuni’dir. Bu iki büyük ozan, yaşadıkları coğrafyanın çok ötelerine sanatları ile ulaşmalarına rağmen, ne “Malatyalı Ünlüler” ne de Malatya’yı anlatan kitap, dergi, anma programı gibi etkinliklerde adlarına sıkça rastlanmamıştır.
Eymir’de 1919 doğan Âşık Bektaş Kaymaz (bazı kaynaklara göre doğumu 1913), yöre halkının acılarını, özlemlerini, sevdasını çok iyi dile getiren âşıklarımızdan biridir.
“Çağıla yaslandım sigaram içem,
Yağlı kurşun geldi nereye kaçam
Kanadım yoktur ki havaya uçam
Babam bayramınız mübarek olsun
Kirve bayramınız mübarek olsun”
gibi çok tanınan bu türkünün bile çoğumuz Malatya’ya ait olduğunu bilmediğimiz gibi, bilenlerin ise Âşık Bektaş Kaymaz’a ait olduğunu bildiğini sanmıyorum. Ya da bu değerlerimizi yeterince sahiplenemiyoruz. Bu türkü her ne kadar kırık havada okunuyor olsa da, aslında bir ağıttır. Yurt dışındaki üniversitelerin, özellikle de müzik araştırmaları yapan bölümlerinde haklarında bilgileri anlatılıp tezler hazırlanmasına rağmen, kendi aramızda bir anmayı onlara çok görmüşüz.
“Ben yolcuyum helallaşak sabahtan
Bu ayrılık devam eder bir zaman
Bir buse alayım o gül yanaktan
Bu ayrılık devam eder bir zaman”
diyerek hem ömrün kısalığını hem gurbeti, ayrılığı bu kadar az kelime ile sanatını anlatma yeteneğini göstermiş büyük bir ozanımızdır. Bir diğeri ise Seyit Meftuni’dir. O da aynı yörede, Arguvan Kuyudere Köyü’nde 1920 yılında doğmuştur.
“Dost cemalin benzer güneşe aya
Bakamam yüzüne yandırır beni
Âşığı kül eyler sendeki ziya
Gonce güller gibi soldurur beni
Beni beni beni, sevdalım beni”
Böyle dizeleri yazan bir aşk adamıdır Seyit Meftuni. Temsil ettiği ağırlıklı yönü maneviyatıdır. Oğlu Muharrem Temiz’in bir yazısında dediği gibi “Dünya Kültürlerinin Başkenti Malatya’dır.” Selçuklu Döneminde “Yüksek saadet yeri” anlamına gelen “Dârü’r-Rifat” denilmesi boşuna değildir. Arguvan’da yöre halkının arasında konuşulduğu üzere, “Arguvan’ın eşeği bile farklı anırır” denmesi çok şeyi özetlemiyor mu?
Deprem dönemine kadar Arguvan’da düzenlenen “Türkü Festivali” bu değerleri tanıtma, çok insana ulaştırma, genç kuşaklara aktarılması anlamında çok önemlidir. Anlayamadığım diğer konu ise “Malatya Kayısı Festivali” ile “Arguvan Türkü Festivali” tarihlerinin birbirlerine yakın olması. Bunun böyle oluşu her iki festivale de katkıdan çok zarar veriyor.
Yeniden kurulan Malatya’da önce acılarımızı dindireceğiz, yapılarımızı tüm kurallara uygun olarak inşa edip yeniden mutlu, güzel günleri görmek, festivallerimizde doyasıya eğlenmeyi, Arguvan’ı, Malatya’yı, ülkemizi mutlu, güler yüzlü insanların yaşadığı bir ülke olarak görmek ve her günü türkü tadında yaşamak dileğiyle…
Çok anlamlı olan bu değerli araştırmanız kültürümüzün zenginliğini, bilinmiyor oluşunu bir kez daha gösterdi bize. Emeklerinize sağlık.