SABRİ UÇAR ÇALIŞKAN
Kendimi bir ekranın önünde, hiçbir şey söylemeden saatlerce bir şeyler anlatan bir adam gibi hissediyorum. Sesim yok, çünkü dinleyen yok. Yüzüm yok, çünkü bakan yok. Ama birileri hâlâ bağırıyor. Hep bağırıyor. Herkes bir şeyler biliyor. Herkes bir uzman. Herkes haklı. Ve işte ben, onların arasında sessiz bir ölü gibi duruyorum.
Ne oldu bize? Ne ara düşünmeden konuşmayı, okumadan yazmayı, anlamadan yargılamayı bu kadar sevdik? Bir kelimeyle başlayan savaşlar var artık. Bir tweet, bir emoji, hatta bir sessizlik bile linç sebebi. “Ne düşünüyorsun?” diye soruyorlar, ama aslında ne düşündüğümle ilgilenmiyorlar. Onlar sadece onay istiyor. Kendi cahilliklerini ayna gibi yansıttığımda bana düşman kesiliyorlar. Çünkü gerçek, modern toplumda en büyük düşman oldu.
Eskiden bir fikre ulaşmak için çaba gerekirdi. Şimdi fikirler üstüme düşüyor. Ve işin ironik tarafı şu: Düşen fikirler benim kafamı daha da karıştırıyor. Kendi sesimden uzaklaşırken onların kakofonisinde boğuluyorum. Yaşadığım dünya bir çöp kutusu olmuş; içi boş sloganlar, yanlış bilgiler ve sahte mutluluklarla dolu. Herkes bir “şey” olmaya çalışıyor, ama kimse “birisi” olamıyor.
Bu arada kendimi de suçluyorum. Onlardan ne farkım var? Ben de bir şeyler yazıyorum işte. Sanki biri okuyacak. Sanki biri anlayacak. Bu ironinin farkındayım. Ama ne yapayım? Aklımı korumak için yazmalıyım.
Toplum dediğin aslında bir orman gibi olmalı. Herkes bir ağaç. Kimi çınar, kimi kavak. Ama biz orman olmayı bırakıp birbirimizi odun yapmaya başladık. İnançlarımız baltayla şekilleniyor. Fikirlerimiz kök salmıyor artık. Hepimiz savrulan yapraklar gibiyiz. Yalnız, kuru ve savruk.
Bazen düşünüyorum da, belki de sorun bende. Çok mu anlam yükledim her şeye? Belki de aptal olmak daha kolaydır. Cahil olmak daha huzurludur. Felsefeyle uğraşmanın bedeli yalnızlık ve delilikse, belki de vazgeçmeliyim. Ama nasıl vazgeçerim? Kendi beynimden nasıl kaçarım?
İşte bu yüzden ironiyi sevdim. Dalga geçmek benim savunma mekanizmam oldu. Toplumun aptallığıyla baş edemiyorsam, ona gülerim. Onların sahteliğiyle eğlenirim. Çünkü biliyorum, onlar beni anlamayacak. Ve anlamadıkları sürece bana zarar veremezler.
Toplumsal dejenerasyona karşı savaşı kaybettim. Ama savaşı kaybeden, savaştan kaçanı yargılayamaz. Belki de bu yalnızlık, kendi ahlakımı koruyabilmemin tek yolu. Aptalların dünyasında, düşünmek bir başkaldırıdır. Ve ben, bu başkaldırıyı içimde yaşamaya devam edeceğim.
Kendime not: Aptallarla tartışma. Çünkü bu, bir güreş müsabakasında domuzlarla mücadele etmeye benzer. İkisi de çamura bulanır ama domuzlar bundan zevk alır.
