SABRİ UÇAR ÇALIŞKAN
Medya, modern toplumlarda bilgiye erişim sağlama aracı olarak konumlandırılsa da, tarih boyunca güçlü yapıların elinde bir manipülasyon ve kontrol mekanizması olarak kullanılmıştır. Bu analizde, medyanın toplumsal, ekonomik ve kültürel işlevleri üzerinden bir yapı sökümü yapılacak; sistemin maşası olarak nasıl işlediği, birey ve toplum üzerindeki etkileriyle birlikte ele alınacaktır.
Medya, ilk bakışta bireylere bilgi sağlayan tarafsız bir araç gibi görünse de, işleyişi tamamen güç ilişkileri tarafından belirlenir. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun “Alan Teorisi”ne göre medya, sadece bilgi taşıyan bir kanal değil, iktidarın yeniden üretildiği bir “alan”dır. Bourdieu’nun gözlemleri, medyanın tarafsızlığının bir mit olduğunu, bu alanın baskın sınıfların ideolojilerini yaymak ve toplumu biçimlendirmek için kullanıldığını ortaya koyar.
Noam Chomsky ve Edward Herman’ın “Rıza Üretimi” teorisi ise, medyanın gücünü sorgulayan başka bir önemli eserdir. Bu teoriye göre medya, halkın dikkatini belirli konulara yönlendiren ve diğerlerini gölgede bırakan bir “fabrika” gibi çalışır. Haber içeriklerinin seçiminden, dilin manipülatif kullanımına kadar her aşama, hâkim ideolojilerin korunmasını amaçlar.
20. yüzyılın ortalarından itibaren televizyonun yaygınlaşması, bireylerin bilgiye erişim şeklini kökten değiştirmiştir. Marshall McLuhan’ın “Araç mesajdır” ilkesi, medyanın biçiminin içeriği kadar önemli olduğunu vurgular. Televizyon, bireylere paketlenmiş gerçeklikler sunarak onları sorgulamaktan ve düşünmekten uzaklaştırmıştır.
Televizyon programlarının çoğu, izleyiciyi pasif bir alıcıya dönüştürür. Örneğin, reality şovlar ve diziler, gündelik sorunlardan uzaklaştırıcı bir kaçış sunarken bireyleri toplumsal meselelere yabancılaştırır. Bu durum, “ekran başında tüketen” bireylerin bilgiye erişim yerine, eğlenceye ve tüketime odaklanmasına neden olmuştur.
Televizyonun yaygınlaşması, kitap okuma alışkanlıklarını doğrudan etkilemiştir. Bunun altında yatan temel neden, medya içeriklerinin hızlı tüketilebilirliği ile kitapların entelektüel çaba gerektirmesidir. Neil Postman, Amusing Ourselves to Death (Kendimizi Öldüresiye Eğlendirmek) adlı kitabında, televizyonun ciddi tartışma kültürünü nasıl yok ettiğini ve halkı yalnızca eğlenceye odaklı bireyler hâline getirdiğini çarpıcı bir şekilde ele alır.
Kitap okuma, bireyin eleştirel düşünme kapasitesini artırırken, televizyon bireyi edilgen bir bilgi tüketicisine dönüştürür. Bu durum, özellikle genç kuşaklarda bilgi derinliği ve analitik düşünce eksikliğine yol açmıştır.
Medya, sadece bir propaganda aracı değil, aynı zamanda ekonomik sistemin vazgeçilmez bir dişlisidir. Dev reklam bütçeleri, içerik sponsorlukları ve sahte haberler, sermayenin manipülatif akışını kolaylaştırır. Örneğin, Panama Papers belgeleri, medyanın küresel düzeyde kara para aklama süreçlerini örtbas etmede nasıl bir araç olarak kullanıldığını göstermiştir.
Reklamcılık, yalnızca ürünleri pazarlama değil, aynı zamanda belirli tüketim alışkanlıklarını dayatmanın bir yoludur. Bu durum, bireyleri bilinçsiz birer tüketici hâline getirirken, sermaye sahiplerine sürekli kazanç sağlamaktadır. Medyanın bu ekonomik boyutu, onun bağımsız bir aygıt değil, ekonomik sistemin bir parçası olduğunu açıkça ortaya koyar.
Medyanın çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi, bireylerin daha yaşamlarının başında sisteme nasıl entegre edildiğini göstermesi açısından önemlidir. Özellikle sosyal medya, genç bireylerin kimliklerini, algılarını ve sosyal becerilerini ciddi şekilde etkilemiştir.
2018’de yapılan bir araştırma, gençlerin ortalama 7 saat ekran karşısında vakit geçirdiğini ve bunun okuma, spor ya da sanatsal aktiviteler gibi yaratıcı uğraşlardan feragat etmelerine neden olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda, medya üzerinden yayılan beden imajı, sosyal statü ve başarı algıları, gençlerde ciddi psikolojik baskılara ve özgüven sorunlarına yol açmaktadır.
Medya, kontrol mekanizmalarının elinde toplumu biçimlendiren ve yönlendiren bir araç olarak işlev görmektedir. Ancak bu sistem, bireylerin farkındalığı ve direnişi ile etkisiz hâle getirilebilir. Medyanın manipülatif etkisinden kurtulmanın yolu, sorgulayıcı bir zihin ve eleştirel bir medya okuryazarlığı geliştirmekten geçer.
Medyanın bireyleri edilgen tüketicilere dönüştürme çabalarına karşın, alternatif medya kanalları ve entelektüel üretim alanları desteklenmeli; bireyler, özellikle gençler, okumaya ve tartışmaya teşvik edilmelidir. Medyanın toplumlar üzerindeki olumsuz etkilerini minimize etmek için, eğitim sisteminin eleştirel düşünceyi merkezine alan bir yapıya kavuşturulması gereklidir.
Kaynaklar
• Chomsky, Noam ve Edward Herman. Rıza Üretimi: Kitle Medyasının Ekonomi Politiği.
• Postman, Neil. Amusing Ourselves to Death.
• Bourdieu, Pierre. On Television.
• Twenge, Jean M. “İnternet Kuşağının Psikolojik Profili.” (2018 Araştırması).