Son “Oval Ofis” olayı ile bütün dünyanın, aslında diplomasinin nasıl gelişmesi gerektiğine dair bir fikri oluştu. Yani direkt konuşma ya da alt metin okumalı konuşma arasına sıkışmış küstahlık maskelerini yok etmeden yapılırsa ne olacağını hepimiz gördük. Ama durumun analizi için biraz geride durup, şöyle atımızı bağlayıp bir düşünelim.
ABD, tarihsel olarak Monroe Doktrini ve “Manifest Destiny” (Açık Yazgı) gibi kavramlarla küresel nüfuzunu genişletme ve jeopolitik öneme sahip bölgelere müdahil olma eğiliminde bulunmuştur. Bu yaklaşım, bazı durumlarda diğer ülkeler tarafından küstahça veya müdahaleci olarak algılanmıştır. Ama gerçek budur.
Sosyolojik açıdan bakıldığında, ABD’nin dış politikasındaki bu tavır, ulusal kimlik ve üstünlük duygusuyla ilişkilendirilebilir. Ama gerçek şu ki; Amerikan kültürü, kendisini özgürlük ve demokrasi değerlerinin koruyucusu olarak görme eğilimindedir. Bu da dış politikada moral bir üstünlük iddiasına ve diğer uluslara karşı paternalist bir tutuma yol açabilir. Trump’ın Zelenskiy’ye yönelik tutumu, bu üstünlük duygusunun bir yansıması olarak görülebilir yani.
Politik açıdan bakacak olursak, onun için biraz dünya ve buranın tarihini bilmek ya da hatırlamak gerekir. ABD’nin dış politikasındaki bu yaklaşım, uluslararası ilişkilerde tek taraflılık ve güç kullanımını ön planda tutan Jacksonian ekolü olarak bilinir. Bu ekol, ulusal çıkarların korunması adına sert güç kullanımını ve gerektiğinde diplomatik nezaket kurallarının ihlalini meşru görmekte.
Nedir Bu Ekol?
Jacksonian ekolü, ABD dış politikasında Andrew Jackson’ın (1829-1837) başkanlık döneminden ilham alan ve özellikle ulusal çıkarları önceleyen, milliyetçi ve popülist bir dış politika anlayışını temsil eden bir yaklaşımdır. Bu ekol, tarihçi Walter Russell Mead tarafından Amerikan dış politikasındaki dört ana gelenekten biri olarak tanımlanmıştır (diğerleri: Wilsoncu, Jeffersoncu ve Hamiltoncu yaklaşımlar).
- Ulusal Çıkar Odaklılık
- Askeri Güç Kullanımına Açıklık
- Popülist ve Halk Merkezli Yaklaşım
- Tek Taraflılık (Unilateralism)
Yani her şey, ABD’nin salt yararına çalışmalıdır. Gerekirse saldırır. Halk adına yok eder. Ve dinlemez.
Trump’ın diplomatik protokolleri ihlal eden tutumu aslında onların normali. Jacksonian normali içinde iyi bir başkan olarak bile nitelendirilebilir. Teşekkür notu ve çiçeği ile gelmeyen ve sürekli bu çıkarları pohpohlamayan her kişi ve kuruluş ve ülke ve ulus, çektikleri zulüm veya acı ya da duruşları asalet ne olursa olsun, bu muameleye hazır olmalıdır.
Bu durumu kabullenmeden “deal”a girilmese iyi olur. Yoksa… Hihaaa!!!