Ferruh Kaplan
ABD Başkanı Donald Trump, Kanada’yı yutmakla tehdit ediyor. Peki neden? Danimarka’ya ait olan “Grönland’ı satın alacağız ve ABD eyaleti olacak” dedi. “Panama zaten bizim kontrolümüzde bir ülke, eyaletimiz yapacağız” diye kükredi. “Avrupa Birliği’nin güvenliği için artık bir penny yardım etmeyeceğiz, bana ne NATO’nun genişlemesinden” dedi. “Kürtler dostumuz, kim onlara saldırırsa ABD’nin düşmanıdır” diye gözdağı verdi.
Daha önce BOP’taki malum lidere “Aptal Olma” diye mektup yazan Trump, Suriye krizinde aniden el değiştiren Şam rejiminden memnun değil. En büyük düşman gördüğü El Kaidecilerin reisi Colani darbesi nedeniyle belki “MORON Olma” mektubu da yazabilir. Trump, eski El Kaidecileri kral yönetici yapacak biri değil. Eğer bunu yaparsa seçmen kitlesi olan 70 milyon Evangelist izin vermez.
Pierre gerçekten de Cumhuriyetçiler tarafından finanse edilen Evangelist Siyonist Kilise hizmetinde Trump ne emrederse onu yapacak bir lider. Siyonist Evangelist Kilise Kanada’da güçlü değil. Azınlıklar çoğunluğu yönetir derler. Kanada’daki liberal kiliseler Evangelistleri sevmezler. Bunun sebebi akıllara ziyan oldukça saçma Armagedon ve kıyamet savaşı iddialarıdır.
VERGİ SAVAŞI HER ŞEYDİR…
Kanada, ABD’nin en büyük sınır komşusu ve en büyük ticaret ortağı. Aradaki sınırın yapay olduğunu iddia eden Trump, Kanada’nın 51. eyalet olmasını istiyor. Trump, ABD’nin Kanada’yı korumak için milyarlarca dolar harcadığını da öne sürüyor. Bunu açıklarken de Kanada’dan ithalatı yapılan arabalara, kereste ve süt ürünlerine dikkati çekiyor. Kanada da Trump yönetiminde yüzde 25 gümrük vergisiyle karşılaşacak.
Kanada, sınırında güvenlik önlemlerini artırmayı hedefliyor. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, iki ülkenin birleşmesi olasılığının hiçbir şekilde olmadığını belirterek veda etti. “Trilyonlarca kar topu olsa bir olasılık bile yok” diyerek ilginç bir gönderme yaptı. Öte yandan Trump, Kanada’nın ABD’nin parçası olduğu harita paylaştı. Uzun süredir Kanada’nın ABD’nin bir parçası olması gerektiğini savunan Trump’ın paylaştığı haritada, Kanada ve ABD tek bir ülke olarak görülüyor. Trump’ın paylaşımının, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun istifasını açıklamasının ardından gelmesi dikkati çekti. Kanadalı gençler ise Trump’tan yana oldu, birleşmek istiyorlar.
ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Kanada’nın ABD’ye 51. eyalet olarak dahil olması gerektiğini savunarak, “Biz onlardan daha fazlasına sahibiz ve onların hiçbir şeyine ihtiyacımız yok. Dolayısıyla neden Kanada’yı korumak için yılda 200 milyar dolar kaybediyoruz?” demişti. Kanadalıların da ABD’nin parçası olmayı istediğini iddia eden Trump, ayrıca Trudeau için de defalarca “vali” ifadesini kullanmıştı. Trump, Kanada’nın ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyduğu büyük ticaret açıklarını ve sübvansiyonları ABD’nin daha fazla kaldıramayacağını belirtmişti. Yani mesele vergi ve tarifeler…
Trump’ın gümrük tarifesi tehditleri Kanada’yı bölüyor mu, birleştiriyor mu? Politikacılar da “Kanada Satılık Değil” şapkası takıyor. Kanada’nın sınır güvenliği ve göçmenlik sisteminin bütünlüğü için getirilen yeni uygulamalar daimi oturum kartı (PR) sahiplerini, iltica edenleri, uluslararası öğrencileri, çalışma izni sahiplerini nasıl etkileyecek? Trump’ın tehditleri Kanada’yı bölüyor mu, birleştiriyor mu? 2004 yılından beri Kanada’da tüm büyük şehirlerde FBI ofisleri var ve ABD Homeland Güvenlik birimine bağlı çalışıyor. FBI iç güvenlik kurumu olmasına rağmen Kanada’yı içerideki ülke görüyor.
LOS ANGELES NİYE YANDI?
Film endüstrisinin merkezi Hollywood’un da yer aldığı Los Angeles’ta 7 Ocak’tan beri süren yangınlar sebebiyle 180 bin kişi tahliye edildi, 27 kişi öldü ve yaklaşık 13 bin ev ve bina hasar gördü. Eyalet valisi Gavin Newsom acil durum ilan etti. Kentteki birçok mahalleyi küle çeviren yangınların, ‘Santa Ana’ adlı şiddetli rüzgârlar nedeniyle kontrolden çıktığı söyleniyor. Yangının nasıl başladığı ise hâlâ belirsiz. Peki Los Angeles’ta son durum ne, yangınlar neden bir türlü durdurulamıyor, hangi ünlülerin evi yandı?
Yangın sebebi yangın sigortası meselesi gibi gözüküyor. Vali Gavin Newsom, kendi şirketinden yangın sigortası satın almayanları evsiz bıraktı. Zaten yangından üç ay önce Gavin’in baskısıyla tüm diğer sigorta şirketleri Beverly Hills’in evlerine yangına karşı sigortalarını iptal etti ve Gavin’in üç kat daha pahalı sigortasına yönlendirdi. Zenginler bu ciddi uyarıyı dikkate ve ciddiye almamanın bedelini evleri yanarak ödedi. Lakin sigorta firmaları bu zenginlere kuruş ödemeyerek yangına karşı sigortalı olmadıklarını hatırlattı. Ortada 200 milyar dolarlık hasar var ve bu zararı ödeyen kimse yok. California Orman ve Yangından Koruma Departmanı’na göre yangınlarda, aşağı yukarı 40 bin dönüm alan (5 bin 183 futbol sahası) ve 12 bin 300’ü aşkın bina yandı.
GAVİN VE TRUMP SAVAŞINI KİM KAZANACAK?
Allstate, Chubb ve Travelers gibi büyük sigorta şirketlerinin hisseleri sert düştü. California Sigorta Yetkilisi Ricardo Lara’ysa yangında evini kaybedenlere müjdeyi verdi. Lara, sigorta şirketlerinin poliçe iptalinin ve yenileme reddinin bir yıllığına yasaklandığını açıkladı. California ve sekiz eyaletten toplam 14 bin itfaiyeci görev başında. Buna Kanada ve Meksika’dan gelenler de dahil. Ayrıca yangınlara müdahale kapsamında bölgeye bin 400 itfaiye aracı ve 84 uçak sevk edildi.
Sigorta şirketleri de mi ‘yandı?’ 12 bini aşkın binanın zarar gördüğü kentte, yüksek mülk değerleri nedeniyle sigortalı zararlar milyarlarca dolarlık bir kayba yol açabilir. Bunları ödeyecek her firma elbette batacaktır.
Hangi ünlülerin evi yandı?
Yangınlar sebebiyle evini terk edenlerin arasında birçok Hollywood yıldızı var. Kimi yangınların bir türlü önünü alamayan eyalet yönetimine tepki gösterirken, kimi hâlâ sessizliğini koruyor.
Oyuncu Anthony Hopkins’in Pacific Palisades’teki evi tamamen yandı. Oscar ödüllü oyuncu bundan önce aynı mahalledeki bir malikanede 25 yıl yaşamıştı.
ABD’li oyuncu Ben Affleck, tahliye edilenler arasındaydı. ‘Once Upon a Time in America’ (Bir Zamanlar Amerika’da) filminin yıldızı James Woods ise yangın sırasında X’e koşanlardandı. Evine doğru yaklaşan yangını videoya çeken Woods, apar topar kaçtığını duyurmuştu: “Gidiyorum. Umarım herkes bölgeyi sağ salim terk edebilir.” Oyuncu Jeff Bridges de aile evinden oldu. Pasifik Okyanusu’na nazır dört odalı konut, Pacific Palisades yangınında küle döndü.
Saatte 160 kilometre hıza ulaşan yangınlar, Filistinli model Bella Hadid’in çocukluk evini yaktı. Instagram’ın yolunu tutan Hadid, “Çocukluk odam” notuyla bir fotoğraf paylaştı. Moda ikonu Paris Hilton’ın sahil kenarındaki mülkü, moloz yığınına döndü. Üstelik evinin yangında yanışını seyrederken Instagram’dan canlı yayın yaptı. Hilton yangını, milyonlar Hilton’ı izledi. Evinin son halini Instagram’dan paylaşan Hilton, “Üzüntüm kelimelerle anlatılamaz” diye yazdı.
14,5 milyon dolarlık (yaklaşık 514 milyon lira) evi yanan oyuncu Mel Gibson ise Fox News televizyonuna konuştu. Gibson, ‘korkunç teoriler’ üretebileceğini fakat bunun yerine yangın söndürmede ortaya çıkan ‘su eksikliğini’ belirtmenin daha uygun olacağını söyledi. Aslında hepsi Trump ile Gavin arasındaki büyük kavgada yem olduklarını biliyorlar. Trump’a karşı olan Gavin’in istifa etmemesi de büyük yangının doğal çıkmadığını gösteriyor.
Gavin, “Trump seçilirse beş eyaleti yanıma alıp ABD’den bağımsız yeni bir devlet kurarız” diye net konuşmuştu. Bu amaçla web sayfası kurdurup 3 milyon imza toplatan Gavin, gerçekten ABD’den ayrılma referandumu yaptırabilir mi? Kanada’ya komşu olan bu eyaletler Kanada ile birleşip Trump ile yolları ayırabilir mi? ABD, Trump döneminde ikiye de bölünebilir gibi.
Trump, Grönland’ı satın almak istiyor
Buzullarla kaplı bu ada, Kuzey Amerika’ya daha yakın ama Danimarka Krallığı’nın bir parçası. Burası dünyanın en büyük adası. Ancak iklim ve yaşam koşulları sert, toprağı tarıma elverişsiz. Ekonomisi büyük ölçüde Danimarka’dan aldığı hibeye bağlı. Yine de özerk bir yapıya sahip, kendi parlamentosu ve başbakanı var. Peki Donald Trump bu adayı neden almak istiyor? Ve bir ülkenin topraklarını parayla satın almak gerçekten mümkün mü?
Trump’ın en büyük oğlu Donald Trump Jr. kişisel bir ziyaret için salı günü Grönland’a gitti. Zira Trump son haftalarda Danimarka topraklarının ABD’nin bir parçası olması önerisini yineledi. Bu öneri Trump’ın ulusal güvenliği gerekçe göstererek sık sık gündeme getirdiği tartışmalı toprak devirlerinden biri ancak Danimarka ve Grönland bu fikri kesin bir dille reddetti.
Grönland maden yönünden zengin mi?
Grönland’ın kömür, çinko, bakır, demir, elmas ve petrol gibi henüz keşfedilmemiş zengin maden kaynaklarına ev sahipliği yaptığı düşünülüyor ancak ada kısmen buz ve buzullarla kaplı olduğu için sadece küçük bir kısmı keşfedildi.
Grönland’ın sahibi kim?
Grönland, Danimarka’nın bir parçası. Ülkenin, çoğu İnuit olan 60 binden az kişiye ev sahipliği yapan adayla olan bağları yüzyıllar öncesine dayanıyor: İskandinav yerleşimciler bin yıldan uzun bir süre önce bölgeye geldi ve sonunda yok oldular. Danimarka 1700’lerde adayı kolonileştirmeye başladı.
Grönland’ın artık Danimarka parlamentosunda temsilcileri var ve yerel hükümeti son yıllarda iç işlerini yürütmek için daha fazla özerklik kazandı. Ancak Danimarka hâlâ dış ilişkilerini kontrol ediyor. Son yıllarda tam bağımsızlık için yapılan baskılar daha da belirginleşti. Trump 2019’da Danimarka’nın Grönland’a yaptığı mali yardıma atıfta bulunarak Grönland’ın “Danimarka’ya çok zarar verdiğini çünkü yılda neredeyse 700 milyon dolar kaybettiklerini” iddia etti.
Grönland satılık mı?
Hayır. Reuters’a göre Grönland 2009 yılında kendi kendini yönetir hale geldi ve mülkiyetinde ya da yasal statüsünde yapılacak bir değişiklik Danimarka anayasasında değişiklik yapılmasını gerektirecek. Grönland ve Danimarka’daki liderler Trump’ın talebini reddetti. Grönland Başbakanı Múte Egede geçen ay, “Grönland bizimdir. Biz satılık değiliz ve asla satılık olmayacağız. Özgürlük için verdiğimiz uzun mücadeleyi kaybetmemeliyiz” diye konuştu.
Danimarka Kralı Frederik de bu ayın başlarında kraliyet armasını Grönland’ı temsil eden bir kutup ayısı ve Faroe Adaları’nı temsil eden bir koçun daha belirgin bir şekilde yer alacağı şekilde değiştirdi ve bu hareketin Trump’a yönelik bir mesaj olduğu yönünde bazı spekülasyonlara yol açtı. Liderler ayrıca Trump’ın 2019’da ilk kez gündeme getirdiği Grönland’ın ABD’ye satılması fikrini de şiddetle reddetti. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen o dönemde bunu “saçma bir tartışma” olarak nitelendirmişti ve “Bunun ciddi bir şekilde kastedilmediğini umuyorum” demişti. Bu yorumlar, Frederiksen’in “çirkin” ve “uygunsuz” olarak nitelendirdiği yorumları üzerine Danimarka’ya yapmayı planladığı ziyareti iptal eden Trump ile kamuoyu önünde bir tartışmaya yol açmıştı.
Trump başkan hangi bölgeleri almayı önerdi?
Trump ayrıca Panama Kanalı’nın geri alınmasını talep etmekle tehdit etti ve alaycı bir şekilde ABD’nin Kanada’nın mülkiyetini alması gerektiğini öne sürdü. Trump, Başbakan Justin Trudeau’nun istifa etmesinin ardından pazartesi günü Truth Social’da yaptığı bir paylaşımda Kanada’dan “51. eyalet” olarak bahsetti. Trump’ın kasım ayında Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 gümrük vergisi uygulama tehdidi Kanadalı liderleri kızdırdı ve Trudeau ile müttefiklerini böldü.
Trump, Kanada’nın ABD’ye katılması halinde “sürekli etraflarını saran Rus ve Çin gemilerinin tehdidine karşı tamamen güvende olacağını” söyledi. Bazı Kanadalı politikacılar bu öneriyi reddetti ve Ontario Başbakanı Doug Ford şaka yollu Kanada’nın Minnesota ve Alaska’yı satın almasını önerdi. Daha ciddi olarak Trump geçen ay yaptığı açıklamada, Panama hükümetinin “ahlaki ve yasal” gerekliliklerini yerine getirmemesi halinde “Panama Kanalı’nın tam olarak, hızlı ve sorgusuz sualsiz iade edilmesini” talep edeceğini söyledi ve Panama’nın kanaldan geçen gemiler için ABD’den “son derece haksız” ücretler aldığı yönündeki şikayetlerini yineledi.
ABD kanalı 20. yüzyılda inşa etti ve 1970’lerden itibaren Panama’ya devretmeden önce onlarca yıl boyunca kanalı çevreleyen bölgenin kontrolünü elinde tuttu. Panama Devlet Başkanı José Raúl Mulino bir video mesajında kanaldan vazgeçme önerisini reddederek, “Panama Kanalı ve çevresindeki alanın her metrekaresi Panama’ya aittir ve öyle olmaya devam edecektir” dedi. Trump, Truth Social’da “Bunu göreceğiz” diye yanıt verdi ve kanalın üzerindeki ABD bayrağının fotoğrafını “Birleşik Devletler Kanalı’na hoş geldiniz!” yazısıyla birlikte paylaştı.
Suriye meselesi
Colani’nin bagajı dopdolu. Bu da tepesindeki efendi sayısını artırıyor. Koşullu olarak aralanmış batı kapısının kapanmasını göze alamaz. Uluslararası toplumda peşinen oluşan esnekliği korumak zorunda. İşin doğrusu Colani kadar Erdoğan’ın da bu esnekliğin korunmasına ihtiyacı var. Aksi halde tecrit edilen, yaptırım kıskacına alınan ve parya muamelesi gören bir Suriye, Türkiye’nin başına patlayacaktır. Şam’da hezimet iç çatışmaya ve dış müdahalelere davetiye çıkaracaktır.
Amerikalılar hedefledikleri Suriye’de Kürtlere pilot bir rol biçiyor. İsrail de müteşekkir olduğu Selefi-cihatçı güçlerin yarınından emin olamadığı için Suriye’de Kürtleri ‘müttefik’ belliyor.
Colani’nin ‘temiz kâğıt’ alabilmek için eğildiği aktörlerin talepleri Suriye’yi dört ucu bir araya gelmez bir bohçaya dönüştürüyor. Türkiye ve ABD, SDG ile ilgili zıt planlarla geliyor. AB ortaklık için Rus üslerinin kapatılması şartını dayatıyor. Batı bloku İsrail için güvence arıyor. Para kasası Körfez ya da komşular ‘cihatçı devrim’ ihraç edilmeyeceğinden emin olmak istiyor. Katar 2010’da İran ve Rusya’ya takılmış doğal gaz boru hattı projesine dönmeyi umuyor. Ankara askeri üs edinmek ve deniz yetki alanları anlaşması yaparak Doğu Akdeniz’de denklemi lehine çevirmeyi hedefliyor. Kimi komşular “Aman Suriye’nin yeri Arap kalbidir, İranlılar gitti şimdi Türkler Şam’ın efendisi kesilmesin” diyor.
Bu şekilde bohça birbiriyle çatışan ve çakışan taleplerle dolu.
Colani’nin yaptığı hem içeriye hem dışarıya güvenceler vermek. Eli mahkûm. Fakat kilidi açacak anahtar herkesi içine alan bir geçici hükümet, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan bir anayasa, özgür seçimler ve nihai olarak demokratik sisteme geçiştir. Bu yolu açabilmek için evvela Şam’a taşıdığı ya da vilayetlere dağıttığı tekfirci-Selefi kadroları tornadan geçirmesi ya da elimine etmesi lazım. Ki bu tür bir iştigal Colani’yi kendi adamlarının gözünde ‘mürted’ yapar. Böyle bir işe girişir mi bilemeyiz ama kolay değil. Beri tarafta Kürtler ve Dürzileri sisteme katmadan coğrafi bütünlüğü sağlayamaz. Alevilere karşı düşmanlık sürerse sahil huzur bulamaz.
Çıkış için Şam’ın yeni efendilerinde olmayan bir kuşatıcılık gerekiyor. Farklı bir yoldan ülkeyi toparlamaya kalkışırlarsa bu otoriter bir rejimin inşasını gerektirir ki bunun garanti edeceği tek şey iç savaş ve parçalanmadır. HTŞ’yle Şam’a yürüyenler bir noktadan sonra HTŞ’siz Şam için yeni savaşlara girişmek zorunda kalabilir.
Erdoğan “Suriye’de yeniden bir güneş doğuyor” diye umut pompalıyor. Hava hâlâ karanlık; gecenin ne kadar süreceği de meçhul. Suriye HTŞ’nin elinde kalırsa güneş ebediyen batmış demektir.