Cipsli çiğ köfte ve Kapitalizmin mezbahası!

Kapitalizm bir mezbahadır. Özgün olan her şeyi kafesle tanımlar. Coğrafi işaretler bile artık bir satış nesnesidir. “Yeter ki alıcısı olsun” mantığıyla her şey pazarlanır: Mezopotamya, Amazon ormanları, bir şaman duası, bir Alevi nefesi, bir halk oyunu, bir halı motifi… Hepsi barkodlanır, ambalajlanır, üzerine gülen suratlar konur. Kültürleri yontar, törpüler, parlatır ve piyasaya sürer. Çünkü kapitalizm için gelenek, yalnızca reklam kampanyasına ilham verecek bir figürdür.

Vahşi kapitalizm bir öğütme makinesidir. Sadece emeği değil, tarihi, kültürü, geleneği de kıyma makinesine atar. Hazreti İbrahim’in ayak izini taşıyan topraklarda bin yılların geleneği ile yoğrulmuş çiğ köfte, bugün bir reklamda cipsle dürüme sarılıyor. Ve kimse “Bu ne rezillik!” demiyor. Çünkü bu sistemde her şey satılıktır. Çünkü kapitalizm utanmayı çoktan rafa kaldırmıştır.

Urfalı bir annenin elinde yoğrulan çiğ köftenin yerini şimdi lateks eldivenli palyaçolar almış durumda. Sosyal medya için ağızlarına cips tıkıştırıp “challenge” yapıyorlar. Oysa çiğ köfte bir yemekten öte, bir ritüeldi. Ete el değmeden yapılan bir geleneğin adıydı. Ateşe karşı duran bir inancın sembolüydü. Şimdi ise lavaşın arasına sokulmuş bir marka logosu kadar değeri var. “Cipsli çiğ köfte” diyorlar, tiksinmeden, utanmadan. Çiğ köfteyle kapitalizmin evliliği değil bu; bu, bir kültürün sokak ortasında tecavüze uğramasıdır.

Kapitalizm bir mezbahadır. Özgün olan her şeyi kafesle tanımlar. Coğrafi işaretler bile artık bir satış nesnesidir. “Yeter ki alıcısı olsun” mantığıyla her şey pazarlanır: Mezopotamya, Amazon ormanları, bir şaman duası, bir Alevi nefesi, bir halk oyunu, bir halı motifi… Hepsi barkodlanır, ambalajlanır, üzerine gülen suratlar konur. Kültürleri yontar, törpüler, parlatır ve piyasaya sürer. Çünkü kapitalizm için gelenek, yalnızca reklam kampanyasına ilham verecek bir figürdür.

O çiğ köfteye cipsi koyan el, sadece bir yemek değil, bir halkı aşağılamaktadır. Urfa’nın, Mezopotamya’nın hafızasına saldırmaktadır. Çünkü bu sistem, kökleri kurutmak üzerine çalışır. İnsanları geçmişinden koparır, neye inandığını, neye yaslandığını unutturur. Sonra hafızasız kitlelere, yapay tatlar, sahte mutluluklar sunar. Böylece herkesin aynı cipsi çiğnediği, aynı reklama güldüğü, aynı müziğe dans ettiği zombiler üretir.

Kapitalizm bir estetik değil, bir estetik yıkımıdır. Bir çiğ köftenin içine cips koyacak kadar aşağılık, bir halayın içine TikTok efekti koyacak kadar sığ, bir ağıdın içine pop şarkısı monte edecek kadar arsızdır. Gelenekleri ‘trend’ kılığına sokup üç kuruşa pazarlayan bu sistem, aslında insanlık tarihinin tüm değerlerine karşı açılmış bir savaştır.

Oysa biz biliyoruz. Her dürümde bir yalan varsa, her yalanın ardında bir çürüme de vardır. Kapitalizm, çürümüş bir sistemin adıdır. Ve çiğ köftenin içine konan her cips, aslında insanlığa atılmış bir tokattır.

Şimdi soruyorum: Cipsli çiğ köfteye gülen insan, yarın toprağını da mı satar? Geleneğini TikTok’ta dansa açan insan, kendi mezar taşını da mı reklam panosuna çevirir?

Bu yazı bir isyandır. Cips değil, dürüstlük istiyoruz. Cips değil, kültür istiyoruz. Satış değil, sadakat istiyoruz. Urfa’nın, Diyarbakır’ın, Anadolu’nun çiğ köftesiyle dalga geçen o elin kırılması değilse de durdurulması gerekiyor.

Kapitalizme karnımız tok.

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlk Siz Haberdar Olun!

Abone ol butonuna basarak, Gizlilik Politikası ve Kullanım Koşulları'nı okuduğunuzu ve kabul ettiğinizi onaylıyorsunuz.