Yine aynı sahne, yine aynı oyuncular. Sözde yeni bir “çözüm süreci” havası estiriliyor. DEM Parti’nin bazı elitist siyasetçileri, “biz ittifak yapmıyoruz, sadece çözüm konuşuyoruz” yalanını boca ediyor halka. Oysa bu tiyatronun figüranları da, başrol oyuncuları da belli. Bu millet artık aynı oyunu izlemekten bıktı, usandı, kustu.
Ülkenin Kürtleri ve Türkleri bin yıllardır aynı sofrada yemek yedi, aynı acıyı paylaştı, aynı sevinçle güldü. Aralarındaki bağlar kopmadı, düşmanlık tohumu halklar arasında değil, siyasetin kirli mutfaklarında mayalandı. Ne var ki, şimdi yine barış adı altında toplumu ayrıştıran, halkı aptal yerine koyan bir tezgâh kuruluyor. Sahnedeki yeni senaryo, eski senaryonun kopyası: Bir yanda Kürt halkının iradesini temsil ettiğini söyleyip, gerçekte yalnızca kendi siyasi kariyerinin derdine düşmüş DEM elitleri. Diğer yanda çözüm söylemini Erdoğan’ın yeniden iktidarına basamak yapmak için kullanan AKP. Ve hepsinin gölgesinde MHP, milliyetçilik adı altında bu sahtekârlığı meşrulaştırma rolünde.
Söyleyin: Kim barış istemez? Ama bu ülkede barış sorunu yoktu ki… Barışı bozan da, savaşı çıkaran da halklar değildi. Barışı istismar eden, onu rant kapısına çeviren siyasi odaklardı. ülkede barış; seçime giden yolun pazarlığı, ekonomik krizden çıkışın manevrası, uluslararası baskılara cevap üretmenin yöntemi olarak kullanıldı. Halkın değil, koltukların ihtiyacıydı bu “barış” diye sunulan kandırmaca.
DEM’in bir kısım elitist yöneticisi, halkı temsil ettiğini söyleyip kendi çocuklarını Avrupa üniversitelerine gönderirken, yoksul Kürt çocukları ya teröre kurban ediliyor ya da sistem dışına itiliyor. Aynı şekilde AKP’liler kendi çocuklarını imam hatiplerden Harvard’a, özel kolejlerden yurtdışına taşıyor ama gariban halk çocuğunu siyasi İslam’ın deney faresi yapıyor. MHP ise bu kirli oyunun milliyetçi maskesini takarak, olan biteni ya görmüyor ya da görmek istemiyor. Milliyetçilik, halkın çıkarını savunmakken, onlar için artık bir pazarlık aracına dönüştü.
Oysa halk başka bir şey istiyor. Kürt halkı da Türk halkı da artık kimseden sadaka değil, hak, hukuk, eşitlik, adalet ve dürüst siyaset bekliyor. Ne kandırılmak istiyorlar ne de yeniden kullanılmak. Ne bayrak üzerinden ajitasyon, ne etnik kimlik üzerinden manipülasyon istiyorlar. Ne dinle sömürülmek ne de “barış” adı altında tehdit edilmek istiyorlar.
ülkede çözüm süreci bir kez daha başlasa ne olur? Nihayetinde yine masanın altından dosyalar geçecek, yine gizli görüşmeler, Oslo benzeri toplantılar yapılacak, yine halkın bilgisi olmadan kararlar alınacak. Ve yine sonunda bir fiyasko yaşanacak. Çünkü niyet çözüm değil; niyet Erdoğan’a yeniden iktidar yolu açmak, DEM’i marjinalleştirmeden sisteme entegre etmek, MHP’yi susturup kontrol altında tutmak. Bu üçlü mekanizma ne Kürt halkına ne Türk halkına fayda sağlar. Bu denklemde kazanan yalnızca siyasetin efendileridir.
Ama artık yeter. Halkın aklıyla alay eden bu siyaset tarzı, bu ucuz pazarlık dili, bu sahte çözüm masalları son bulmalı. Gerçek çözüm; halkı birbirine düşman eden söylemlerden arınmakla başlar. Gerçek barış; Kürt gencinin işsiz kalmaması, Türk köylüsünün yoksullukla boğulmaması, herkesin eşit yurttaş olduğu bir sistemin kurulmasıdır. Gerçek siyaset; halkı kandırmak değil, halkla birlikte yol yürümektir.
ülkenin halkları zekidir, sabırlıdır ama unutmaz. Bir kere daha kandırılmayı kabul etmez. Siyasi rant için kurulan her ittifak, halkın kalbinde yeni bir yaradır. Ve bu yaralar artık kanamıyor; bu yaralar kabuk tuttu. Ama bilin ki, o kabuklar bir gün sökülür. Ve altında yatan öfke, dalga dalga büyür.