Atina Harabeleri’nde Dervişler korosu

Viyana‘nın kalbinde, 1811 yılında yazılmış gizli bir hazine: Beethoven‘ın Almanca sözlerle Hz. Muhammed‘i „Büyük Peygamber“ diye yücelten, Miraç‘ı anlatan nadir eseri. İki asırdır sessizliğe gömülü bu müzikal şaheser, Doğu ile Batı‘nın ruhani buluşmasının en şaşırtıcı tanığıdır.
Ludwig van Beethoven (1770-1827) in portrait by Carl Jaeger.

Viyana‘nın kalbinde, 1811 yılında yazılmış gizli bir hazine: Beethoven‘ın Almanca sözlerle Hz. Muhammed‘i „Büyük Peygamber“ diye yücelten, Miraç‘ı anlatan nadir eseri. İki asırdır sessizliğe gömülü bu müzikal şaheser, Doğu ile Batı‘nın ruhani buluşmasının en şaşırtıcı tanığıdır.

Hürrem Erman Frankfurt

Müzik tarihinin karanlık köşelerinde, zaman zaman öyle eserler saklıdır ki, onları keşfetmek adeta kayıp bir uygarlığın hazinelerine rastlamak gibidir. Ludwig van Beethoven’ın 1811 yılında kaleme aldığı “Die Ruinen von Athen” (Atina Harabeleri) Op. 113, işte böyle unutulmuş bir mücevherdir. Bu sahne müziğinin derinliklerinde, Avrupa’nın kalbi sayılan Viyana’da, Almanca sözlerle Hz. Muhammed’i yücelten, Kâbe’yi anan nadir bir eser gizli. Bu satırlar, o gizli hazinenin kapılarını aralayarak, müziğin evrensel dilinde yankılanan Müslüman ruhun izlerini sürmekte.

Ama öncelikle tarihi biraz geriye sarmaya ne dersiniz?

1811 yılının Avrupası, Napolyon’un gölgesinde titreyen bir kıtadır. Habsburg İmparatorluğu’nun başkenti Viyana’da, yenilgiler ve zaferler arasında bocalayan bir imparatorluk, kimliğini yeniden tanımlamaya çalışmaktadır. Bu karmaşık dönemde, Pest’te yeni açılan Deutsches Theater için sipariş edilen bir eser, beklenmedik şekilde Doğu’nun ruhani derinliklerine açılan bir kapı olacaktır.

İmparator Franz I’in Macaristan’ı Habsburg çıkarlarıyla birleştirme projesi kapsamında inşa ettirdiği bu tiyatro, sadece mimari bir yapı değil, aynı zamanda siyasi bir manifestodur. August von Kotzebue’nin kaleme aldığı oyun ise, ustaca örülmüş propaganda sanatının bir başyapıtıdır. Ancak Beethoven’ın müziği, bu siyasi hesapların çok ötesine geçerek, ruhani bir boyut kazanacaktır.

August von Kotzebue, dönemin en “prolific” (üretken) yazarlarından biridir. Rus diplomatik hizmetinde bulunmuş, Sibirya sürgününü yaşamış bu karmaşık kişilik, oyununda çok katmanlı bir anlatı örer. Athena’nın bin yıllık uykusundan uyanışı, yalnızca edebi bir metafor değildir; aynı zamanda Avrupa’nın kendi geçmişiyle yüzleşmesinin sembolik ifadesidir.

Oyunun siyasi alt metni açıktır: Osmanlı işgalindeki Atina, dolaylı olarak Fransız hegomanyası altındaki Avrupa’yı temsil etmektedir. Ancak bu basit siyasi alegori, Beethoven’ın müziğiyle beklenmedik bir derinlik kazanır. Besteci, Kotzebue’nin sözlerini sadece politik bir araç olarak görmez; onlarda, kültürler arası bir köprünün inşa malzemelerini keşfeder.

Ludwig van Beethoven (1770-1827) in portrait by Carl Jaeger.

Ve Dervişler Korosu!

“Chor der Derwische”in sözleri, Alman edebiyatı tarihinde benzersiz bir konuma sahiptir:

Du hast in deines Ärmels Falten

Den Mond getragen, ihn gespalten.

Kaaba! Mahomet!

Du hast den strahlenden Borak bestiegen

Zum siebenten Himmel aufzufliegen,

Großer Prophet! Kaaba!

(“Sen, kolunun kıvrımlarında Ay’ı taşıdın, onu böldün. 

Kabe! 

Muhammed!

 Sen ışıldayan Burak’a bindin 

Yedinci göğe uçmak için, Büyük Peygamber! 

Kabe!”)

Bu dizelerde yankılanan Manevi kozmoloji, Avrupa’nın o dönemdeki din anlayışından radikal biçimde farklıdır. “Burak”ın ışıltılı sırtında gerçekleşen mistik yolculuk, yalnızca egzotik bir hikaye değil; evrensel ruhani arayışın sembolik anlatımıdır. Beethoven’ın müziği, bu sözlerin mistik derinliğini kavrayarak, onları heybetli bir müzikal deneyime dönüştürür.

“Mi minör” tonalitesinin karanlık derinlikleri, dervişlerin semah ritüelinin döngüsel hareketini andıran melodik yapılarla örülür. “Allegro ma non troppo” temposu, ne çok hızlıdır ne de çok yavaş; tam da mistik bir dansın gerektirdiği ölçüde, kontrollü bir coşkunun ifadesidir.

Antoine Galland’ın 1704-1717 yılları arasında yayınladığı “Les Mille et Une Nuits”, Avrupa’nın Doğu algısında bir devrim yapmıştır. Bu çeviri, sadece edebi bir eser değil; kültürel bir dönüşümün katalizörüdür. Jorge Luis Borges’in büyüleyici tespiti doğrultusunda, Romantizm akımının tohumları bu sayfalarda atılmıştır.

Galland’ın İstanbul yılları (1670-1675), ona sadece dil bilgisi kazandırmakla kalmamış; Doğu’nun ruhani atmosferini teneffüs etme fırsatı da vermiştir. Bu deneyim, onun çevirisine akademik bir titizlikten çok, yaşanmış bir gerçekliğin derinliğini katmıştır. Beethoven’ın 1811’deki eseri, bu kültürel mirası müzikal bir forma dönüştüren nadir örneklerden biridir.

Barthelemy d’Herbelot’un “Bibliotheque Orientale” (1697) projesi, Galland’ın tamamladığı bu monumental (anıtsal) çalışma, Katip Çelebi’nin “Keşfü’z-Zunun” adlı Osmanlı ansiklopedisinin Avrupa’ya aktarımıdır. Bu çeviri faaliyeti, yalnızca dil transferi değil; iki uygarlığın entelektüel mirasının buluşma noktasıdır. William Beckford’un “Vathek” adlı oryantal masalında bu etkiyi görmek mümkündür.

Oryantalizm’in Çok Katmanlı Doğası

Edward Said’in “Oryantalizm” kavramı, Batı’nın Doğu’yu algılama ve denetleme biçimlerini analiz eden güçlü bir teorik çerçeve sunar. Ancak Beethoven’ın eseri, bu teorinin katı sınırlarını zorlayan karmaşık bir durum sergiler. “Dervişler Korosu”ndaki Hz. Muhammed’e “Großer Prophet” (Büyük Peygamber) diye hitap edilmesi, dönemin tipik Oryantalist söyleminin küçümseyici tonundan oldukça uzaktır.

Bu paradoks, 19. yüzyıl başlarının kültürel dinamiklerinin ne denli karmaşık olduğunu gösterir. Beethoven’ın yaklaşımı, ne salt bir egzotikleştirme ne de naif bir hayranlıktır; daha ziyade, evrensel ruhani değerleri tanıma ve onurlandırma çabasıdır.

Dönemin Avusturya’sında İslam algısı, siyasi hesaplar ve kültürel meraklar arasında gel-git halindedir. 1683 Viyana Kuşatmasının travmatik anısı hâlâ tazeyken, aynı zamanda Osmanlı sarayının ihtişamına duyulan hayranlık da vardır. Bu çelişkili duygular, Beethoven’ın eserinde müzikal bir senteze kavuşur.

Öte yandan Wolfgang Amadeus Mozart’ın 1782 tarihli “Die Entführung aus dem Serail” (Saraydan Kız Kaçırma) operası, Türk karakterlerini olumsuz stereotiplerden kurtaran öncü eserlerden biridir. Paşa Selim’in soylu karakteri, dönemin yaygın önyargılarına meydan okuyucu bir tavır sergiler. Beethoven’ın “Dervişler Korosu”, bu geleneğin devamı niteliğindedir.

Her iki besteci de, müziğin evrensel dilini kullanarak kültürel önyargıları aşmaya çalışır. Mozart’ın humanist yaklaşımı ile Beethoven’ın ruhani derinliği, Avrupa müziğinde Doğu motiflerinin nasıl saygın bir şekilde işlenebileceğinin örneklerini sunar.

Müzikal Anatomi

“Dervişler Korosu”nun müzikal yapısı, dönemin “alla turca” geleneğinden çok daha sofistike bir yaklaşım sergiler. Beethoven, yüzeysel egzotizmin tuzaklarına düşmek yerine, mistik deneyimin müzikal eşdeğerini inşa etmeye odaklanır.

Mi minör tonalitesinin karanlık renkleri, dervişlerin ruhani yolculuğunun iç dünyasını yansıtır. Orkestral dokuda kullanılan vurmalı çalgılar, şark müziği klişelerini tekrarlamak yerine, ritüelin kozmik boyutunu vurgular. Koro yazısındaki polifonik katmanlar, ferdî ses ile evrensel nefes’in birleşmesini sembolize eder.

Eserin ritmik organizasyonu, sema ritüelinin dairesel hareketini andıran kalıplar içerir. Ancak bu, folklorik bir taklitten ziyade, döngüsel zaman anlayışının müzikal ifadesidir. Beethoven, dervişlerin ruhani cezbesini Avrupa’nın müzikal dilinde yeniden oluşturarak, kültürler arası bir çeviri gerçekleştirir.

“Die Ruinen von Athen”ın performans tarihi, dönemin siyasi değişimlerinin kültürel yansımalarını sergiler. 1812’deki Budapeşte prömiyerinden sonra, 1822’de Viyana’da yeniden sahnelenen eser, Beethoven’ın yeni bir uvertür (Op. 124, “Consecration of the House”) bestelemesine vesile olur.

Franz Liszt’in 1846’da yazdığı “Capriccio alla turca sur des motifs de Beethoven” ile 1852’deki “Fantasie über Motiven aus Beethovens Ruinen von Athen”, eserin romantik dönemdeki etkisini gösterir. Leopold Auer’in keman düzenlemeleri ise, eserin virtüöz repertuvara girişini sağlar.

20. yüzyılın siyasi atmosferinde, “Dervişler Korosu”nun içerdiği İslam içeriği, eserin unutulmasına sebep olur. Bu durumsal ironi, sanatın siyasi rüzgarlar karşısındaki kırılganlığını da ortaya koyuyor. Türk Marşı’nın popülaritesi karşısında, koronun gölgede kalması, kültürel belleğin seçici doğasının talihsiz bir örneği olsa gerek!

21. yüzyılın çokkültürlü dünyasında, Beethoven’ın bu eseri yeni anlamlar kazanmakta. Kültürlerarası diyalogun önem kazandığı günümüzde, büyük bir Batılı bestecinin İslami değerlere gösterdiği bu saygı, tarihsel bir örnek oluşturuyor.

Eserin yeniden canlandırılması, hem müzikoloji hem de kültürel çalışmalar açısından değerli fırsatlar sunmakta. Özellikle İslam dünyasında bu eserin tanıtılması, Beethoven’ın evrensel müzik anlayışının farklı bir boyutunu ortaya çıkarabilir.

Modern performans yaklaşımları, eserin orijinal İslami kaynaklarına daha duyarlı interpretasyonlar geliştirme imkanı da sunacaktır. Sema ritüelinin gerçek dinamiklerinin müzikal performansa entegrasyonu, eserin otantik ruhunu yeniden canlandırabilir.

“Dervişler Korosu”nun sözlerindeki her kelime, kültürlerarası aktarımın izlerini taşır. “Ärmels Falten” (kolların kıvrımları) ifadesi, İslami gelenekteki mucizevi anlatıların Alman şiir diline tercümesinin başarılı bir örneğidir. “Strahlenden Borak” (ışıltılı Burak) tabiri ise, mistik yolculuğun fiziksel gerçekliği aşan boyutunu vurgular.

Bu filolojik detaylar, Kotzebue’nin İslami kaynaklara olan vukufiyetini ve saygısını ortaya koyuyor. Sözlerdeki sembolik yoğunluk, yalnızca yüzeysel bir Oryantalist fanteziden çok daha derinlikli bir kültürel anlayışın ürünü.

Yedi Gök ve Müzikal Mekân

“Siebenten Himmel” (yedinci gök) kavramı, İslami kozmolojinin Avrupa müziği içindeki nadir görünümlerinden biri. Bu kavram, sadece mekansal bir tarif değil; aynı zamanda ruhani yükselişin metaforik ifadesidir. Beethoven’ın müziği, bu kozmolojik vizyonu ses aracılığıyla somutlaştırma iddiasındadır.

Müzikal mekânın inşa edilmesinde kullanılan harmonik progressions, yeryüzünden yedi göğe yükselişin sembolik temsilini sunar. Orkestral renklerin gradual değişimi, bu ruhani yolculuğun farklı evrelerini karakterize eder.

Beethoven’ın “Die Ruinen von Athen” eserindeki “Dervişler Korosu”, 19. yüzyıl başlarının kültürel karmaşasında filizlenen nadir bir çiçek gibidir. Bu eser, Oryantalizm’in basit kategorilerini aşan, kültürlerarası saygı ve anlayışın müzikal manifestosu mahiyetindedir.

Günümüzün polarize dünyasında, bu unutulmuş şaheser, sanatın birleştirici gücünün tarihi bir şahitliğini sunmakta. Beethoven’ın evrensel müzik dilinin, dinsel ve kültürel sınırları aşan bu boyutu, insanlığın ortak ruhani mirasının varlığına işaret ediyor.

Bu eserin yeniden keşfi ve performansa kazandırılması, sadece müzik tarihine bir katkı değil; aynı zamanda çağımızın kültürlerarası diyalog ihtiyacına tarihi bir perspektif sunumudur. Beethoven’ın gizli hazinesi, sessizliğe gömüldüğü iki asırdan sonra, yeniden konuşmaya başlamayı beklemektedir.

Hz. Muhammed’i “Büyük Peygamber” diye anan bu müzikal şaheser, sanatın evrensel dilinde yankılanan İslam ruhunun en güzel örneklerinden biridir. Onun yeniden hayat bulması, hem geçmişin zenginliğini anlamamıza hem de geleceğin köprülerini inşa etmemize katkı sağlayacaktır.

Kaynaklar:

Kotzebue, August von. “Die Ruinen von Athen: Ein Festspiel.” 1811.

Said, Edward W. “Orientalism.” Vintage Books, 1978.

Galland, Antoine. “Les Mille et Une Nuits.” 1704-1717.

Borges, Jorge Luis. “Other Inquisitions 1937-1952.” University of Texas Press, 1964.

Kerman, Joseph. “Write All These Down: Essays on Music.” University of California Press, 1994.

Madar, Heather. “Ottoman Women in European Portraiture.” Renaissance Quarterly, 2005.

The Listener’s Club. “Beethoven’s The Ruins of Athens: Politics and the Triumph of the Muses.” 2022.

Foundation for the Revival of Classical Culture. “Little-known Beethoven: His Incidental Music for Plays.” 2020.

Çelik, Zeynep. “Displaying the Orient: Architecture of Islam at Nineteenth-Century World’s Fairs.” University of California Press, 1992.  

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlk Siz Haberdar Olun!

Abone ol butonuna basarak, Gizlilik Politikası ve Kullanım Koşulları'nı okuduğunuzu ve kabul ettiğinizi onaylıyorsunuz.