6 Şubat’ın ölenleri ve kalanları…

Binası tamamen yıkılıp içindekilerin hepsinin vefat ettiği Hakimbey Apartmanı ile ağır hasarlı binalarını yıktırıp “yerinde dönüşüme” giden ev sahipleri…
mehmetkrc / Shutterstock.com

İki fotoğraf üzerinden 6 Şubat’ın toplumsal hayatımızda nasıl bir çürümeye yol açtığına dair bir analiz yapmak istiyorum.

Binası tamamen yıkılıp içindekilerin hepsinin vefat ettiği Hakimbey Apartmanı ile ağır hasarlı binalarını yıktırıp “yerinde dönüşüme” giden ev sahipleri…

İki fotoğraf ve iki insan tipi… Bir tarafta enkazın altından çıkamayanlar, öte tarafta 6 Şubat’ın dahi terbiye edemediği yerinde dönüşümcüler…

Birisi ölü, diğeri diri…

Hakimbey Apartmanı’ndan geriye sadece bomboş bir arsa kaldı. Evleri hepsine mezar oldu. (Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun) Geçen gün oradan geçtim, bomboş arsayı derin bir hüzünle seyrettim ve düşündüm: Şimdi burada yaşayanların hepsi yer altında, kabristanda sessizce yatıyorlar. “Yerinde dönüşüm” değil, her ölen gibi (ve hatta her ölümü bekleyen bizler gibi) onlar da “yerinde hesap” veriyorlar… Ne kavga var ne gürültü bu boş arsanın üstünde… Yerin üstünde olmadıkları için “yerinde dönüşüm” gibi bir dertleri, hesabı ve kitabı yok. Kökten kurtulmuşlar bu “yerinde dönüşüm” denilen kavgadan…

Öte yandan “yerinde dönüşüm” kavgası veren komşuların hırslı ve bencil kavgasına şahit oluyoruz. Eski komşular, hayatta kalmanın verdiği umursamazlıkla birbirlerini suçluyor, canlı kurtulmaya şükretmek yerine birbirlerini yiyor, hatta birbirlerine küfrediyor, amansız bir kavganın içinde birbirlerini tüketiyor. Asrın en dehşet depremlerinden zerre kadar ders almış, nefislerini törpülemiş, akıllarını başına almış değiller. Yanı başlarında çöken bina altında kalan, enkazdan çıkarılan komşularını çabuk unuttular, binlerce yaralıyı görmezden geldiler, hayatlarını kaybedenlerin anılarına hiç saygı duymadılar. 6 Şubat’ın üzerinden iki yıl geçmesine rağmen ahlaki hiçbir dönüşüme uğramadan, evlerini dönüştürmenin derdine düştüler. Halbuki dönüp Hakimbey’in boş ve sessiz arsasına baksalar, hani enkaz altından çıkarılan mazlumlar nerede diye sorsalar… Hayır, hayır! Zerre bir dönüşüm yok. Binadan önce ahlaki bir dönüşüm şart değil miydi? Ama zerresi yok.

Tabii ki ölenle ölünmez, tabii ki kurtulanlar yeniden fiziki inşa için çaba sarf edecekler, tabii ki yıkılan evleri ve işyerlerinin yerine yenisini yapacaklar, ama bunlar insanca ve adalet çerçevesinde olmalı, komşuluk hukukuna riayet edilerek yapılmalı. Önce insan dönüşmeli, zihinler dönüşmeli. Merhamet ruhundan mahrum idraksizler, medeniyet mahallesi inşa edemezler.

Tekrar, önce Hakimbey Apartmanı’nın boş arsasına, sonra yerinde dönüşüm yapılan arsaya baktım. Birinde ders ve ibret alınacak “sessizlik”, diğerinde utanç verici bir “kavga”ya şahit oldum.

Sonra düşündüm ve dedim ki, hangisi ölü, Hakimbey Apartmanı sakinleri mi yoksa yerinde dönüşümcüler mi?


Not: “Yerinde dönüşümlerini” insanca planlayıp, insanca inşa eden apartman sakinlerini istisna tutuyorum. Maalesef bu kavga, sürtüşme ve çekişme rezerv alanları tartışmasında da acımasız bir şekilde yaşanmaktadır. Ayrıca Hakimbey Apartmanı’nı örnek olarak verdim, ders alınacak o kadar çok apartman faciası var ki!

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlk Siz Haberdar Olun!

Abone ol butonuna basarak, Gizlilik Politikası ve Kullanım Koşulları'nı okuduğunuzu ve kabul ettiğinizi onaylıyorsunuz.